Paylaş
57'NCİ hükümetin en zayıf tarafı, şeffaflıktan kaçması ve kamuoyunda inandırıcılığını geniş ölçüde yitirmiş olmasıdır. Bakanlar, vatandaşın saflığına güvenerek verdikleri demeçlerin ikna edici olduğuna inanıyorlarsa, kendilerini aldatıyorlar. Gerçek öyle olmaktan uzak... Ayrıca araştırma yapmaya gerek kalmadan günlük yaşamamızda halkın hükümetin hiçbir dediğine inanmadığı kolaylıkla ortaya çıkıyor. Bunun en güzel örneği, resmi enflasyon edebiyatına karşı tepkide beliriyor. Her gün mal ve hizmet fiyatlarında önemli artışlarla karşılaşanların enflasyonun düşmekte olduğunu hatır için kabul etmeleri beklenemez. Bakanlarımızın enflasyon rakamları tutmayınca suçu derhal özel sektöre veya ekonomi yorumcularına yüklemeye kalkışması ise olsa olsa gülünçtür. Bir pazar ekonomisinde fiyatlar arz ve talebe göre belirir ve bunları makro-ekonomik politikalarla yönlendirmek her yerde hükümetlerin görevidir.
***
Hükümetin liberal ekonomiye ayak uydurmakta sıkıntı çektiği Devlet Bakanı Recep Önal'ın bu gazetede 10 Ağustos tarihinde yayımlanan şu sözlerinden açıkça anlaşılıyor: ‘‘Belirlenen enflasyon rakamı konusunda, bilim kesimi dahil pek çok kimse sanki çok gerekiyormuş gibi kendine göre bir marj koyma çabası içine girmiştir. Dönem sonuna gelindiğinde (en doğru tahmini ben yaptım) diyebilmek egosu beklentiyi tırmandırmış ve halkın sıkıntısının birkaç ay daha uzamasını gündeme getirmiştir.’’ Bakan'ın söylediği bir kere doğru değil. Ekonomistlerin çoğu, hükümetin istikrar programını başlangıçta hatta abartılı bir iyimserlikle desteklemiştir. Program aksamaya başlayınca, tahminlerini gözden geçirmeleri doğaldır. Asıl şaşırtıcı olan hükümetin gerçekleri görmeyi reddetmesidir.
***
Kuşkusuz bütün suç hükümette değil. Petrol fiyatlarının beklenmedik şekilde yükselmesi, programı etkileyen bir unsur oldu. Fakat hükümetin vergi gelirlerini artırmak ve kamu harcamalarını kısmak için gerekli cesur adımları attığı da söylenemez. Türkiye bugün başka ülkelere nazaran inanılmaz ölçüde cömert muafiyetlerden faydalananlar veya vergi ödemek gibi bir kaygıları olmayanlar için mali bir cennettir. Bütün yük milli gelirden en az pay alan kesimlere yüklenmiştir.
***
İnandırıcılık sorunu başka alanlarda da ortaya çıkıyor. Enejide bir darboğaza doğru gittiğimiz yıllardan beri belli idi. Gittikçe daha vahim hale gelen elektrik kesintileri hükümetin iddia ettiği gibi sadece barajlardaki su hacminin yetersizliğinden kaynaklanmıyor. Asıl neden, planlanan yatırımların ve gaz bağlantılarının zamanında yapılmamasıdır. Bugün dahi istikbale yönelik gaz bağlantılarının akıbeti belirsizliğini koruyor. Hazer geçişli Türkmen gazının zamanında Türkiye'ye ulaşabileceği şüpheli. Hazer Denizi'nin dibine boru döşenilmesi için ihtiyaç duyulan özel gemileri nakletmek mümkün olmadığına göre, bunları mahallinde inşa etmek gerekecek. Bütün diğer sorunlar çözümlense bile bu yüzden ciddi gecikmeler olabilir. Karadeniz geçişli Mavi Akım projesinde de gemi sorunu var. Şimdiye kadar boru döşeyen gemiler en fazla 1700 metreye inebilmişler. Karadeniz'de 2500 metreye kadar inmek gerekecek ve şimdilik bunu sağlayabilecek gemi yok. Bu konularda kamuoyuna tutarlı bilgiler verilmesi herhalde faydalı olur.
***
Bunlar hükümetin kredibilitesini yıpratan davranışlardan iki örnek. Daha o kadar çok örnek verilebilir ki. Memurların görevlerine son verilmesini kolaylaştıracak kanun hükmünde kararname sorununda da, hükümet işin özünde haklı olmakla beraber, izlediği yöntem yüzünden ciddi bir bunalım yaratmadı mı?
***
Bir hükümetin inandırıcı olması için, her şeyden önce politikasının isabetine mutlak surette güvenebilmesi, icraatı yakından izlemesi ve kamuoyunu her konuda aydınlatmayı görev sayması lazım. Sorun burada.
Paylaş