Paylaş
Yunan Dışişleri Bakanı Papandreu, 25 Ekim'de Atina'da, Türk-Yunan Forumu üyelerine, Türkiye'nin AB adaylığı konusunda yaptığı açıklamaları daha sonra oldukça sert bir şekilde yalanlayınca, Yunanistan'ın politikası hakkında tereddüt doğdu.
***
Forum'un bir üyesi olarak o toplantıda ben de hazır bulundum. Bakan Türk basınına yansıyan ifadeleri açıkça kullandı. Türkiye'nin AB adaylığının kabulü için Yunanistan'ın resmi hiçbir spesifik talebi olmadığını belirtmekle yetinmedi, bu adaylığın sanal değil, fakat gerçek olması gerektiğini özellikle vurguladı. Gerçek adaylıktan ne kastettiğini de izah etti: AB yardımlarından tam istifade, bütün program ve ajanslara katılma ve özlü diyalog. Bakan aynı zamanda bazı AB üyelerinin adaylıktan önce koşullar üzerinde ısrar etteklireni değinerek Yunanistan'ın bunlar arasında bulunmadığına işaret etti. Yunanistan'ın Türkiye'nin adaylığını koşulsuz desteklediği bundan daha sarih bir şekilde nasıl açıklanır?
***
Bu durumda Papandreu'nun bütün bu söylediklerini, üstelik kızgın bir üslupla yalanlaması ancak iç politika nedenleri ile izah edilebilir. Yunanistan'da Parlamento'nun görev süresi 2000 yılının sonbaharında bitiyor, fakat martta erken seçimleri yapılması olasılığı var. Kamuoyu yoklamalarında PASOK ve ‘‘Yeni Demokrasi’’ eşit kuvvette göründüklerinden seçim atmosferi ve duyarlılıkları şimdiden hissediliyor. Hemen her partinin içinde Türkiye'ye karşı açılımı aşırı bulanlar, Yunanistan ödünlerinin karşılıksız kaldığını düşünenler var. Büyük bir olasılıkla bunlar içinde sivri bir kişi ortalığı karıştırdı ve Başbakan Simitis'in de desteği ile Papandreu'yu söyleminde gerilemeye zorladı. Söylemdeki değişikliğin politikanın özünde değişiklik anlamına gelip gelmediğini zaman gösterecek.
***
Yunan Dışişleri Bakanı ‘‘Taksim toplantıları’’ndaki konuşmasında olduğu gibi, Türk-Yunan Forumu ile görüşmesinde de Helsinki'ye kadar koşul niteliğinde olmayan bazı beklentileri olduğunu yineledi. Bunların bir tanesi Kıbrıs'la ilgili. Yunanlı Bakan, Kıbrıs konusunun Helsinki'ye kadar çözümlenemeyeceğini biliyor, bu nedenle sadece çözüm arayışında olumlu bir gelişme olmasını diliyor. Bunda da fazla ısrarlı değiml, çünkü Türk tarafının uzlaşmaz olduğunu ispat edebilirse, çözüm olmadan Kıbrıs'ın tam üyeliğe kabul edilemeyeceği görüşünü savunan Almanya, İtalya, Fransa ve Hollanda gibi ülkeleri bu itirazlarından vazgeçirebileceğini umuyor. Yunanistan'ın asıl amacı bu. Türkiye'nin ve KKTC'nin bütün AB üyeleri tarafından müzakerelere kapıyı kapamak şeklinde algılanan tutumu, Yunan taktiklerinin başarısı için olumlu bir zemin yaratıyor.
***
Ege'deki ‘‘sahipsiz adacık ve kayalıklar’’ konusundaki Türk tutumunu egemenlik haklarının çiğnenmesi olarak gördüğü için, Yunanistan'ın başka bir beklentisi var: Başbakan Ecevit'in Türkiye'nin Yunanistan'dan toprak talebi olmadığı yolunda Yunan medyasına verdiği demecin daha özlü ve resmi bir hale getirilmesi.
İsveç'e gelince, orada sorun Dışişleri Bakanı'nın kişiliğinden ve Kürt kökenli parlamenterlere yakınlığından kaynaklanıyor. Bundan bir süre önce hükümetin Türkiye'nin önkoşulsuz adaylığını nihayet kabul ettiği izlenimi alınmıştı. Fakat galiba Bakan yine fikir değiştirmiş! Bazı AB üyeleri ve hatta AB üyesi olmayan Norveç bile Stockholm'u etkilemeye uğraşıyor. Türk özel sektörünün önde gelen isimleri de canla başla çalışıyor. Türk Hükümeti ise Helsinki Zirvesi'ne az zaman kalmışken bu yoğun çabalardan uzak. Hükümet üyeleri daha çok başka beldelerde dolaşıyorlar. Belki dış politika da özelleştirilir! 2000 yılı için Dışişleri Bakanlığı'nın bütçesi zaten genel bütçenin % 0.36'sına düşmüş. Dış politikaya verilen önemin acı bir göstergesi.
Paylaş