CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül’ün ABD’yi ziyareti sırasında gerek Gül’ün gerek Başkan Bush’un ve diğer ABD temsilcilerinin açıklamaları ve ifadeleri didik didik edilerek onlara gerçeklerle pek uyuşmayan anlamlar yüklenildi. Zorlama yorumlar ziyaretin başarısını gölgelememelidir.
Gül’ün Washington’daki temaslarının amacı Başbakan Tayyip Erdoğan’ın geçen kasım ayında Bush ile yaptığı görüşmenin iki ülke ilişkilerine ve özellikle PKK terörü ile mücadele alanında işbirliğine verdiği ivmeyi teyit etmek ve güçlendirmekti. Cumhurbaşkanımızın ABD Başkanı ile somut konularda anlaşmalara varması söz konusu değildi. Mümkün de değildi, çünkü bu iş hükümet başkanının yetkisindedir.
* * *
En çok tartışma yaratan konu iki başkan arasındaki görüşmelerde Kürt sorununa "siyasi çözüm"ün gündeme gelip gelmediği oldu. Beyaz Saray’dan bir yetkilinin gazetecilerle telekonferansında "uzun dönemli ve kapsamlı çözüm"ün görüşmelerde ele alındığını söylemesi, bunun siyasi çözüm olarak yorumlanması ve Gül’ün iddiayı reddetmesi bitmez tükenmez spekülasyonlara yol açtı.
Her şeyden önce şunu belirtmek gerekir ki "müzakere" ile varılacak bir çözümden kimse söz etmemiştir. Nitekim ABD PKK ile müzakere telkin edildiği haberini yalanladı. Teröristlerle veya onların sözcüleri ile müzakere etmek ile Beyaz Saray temsilcisinin belirttiği şekilde "...Güneydoğu’da ekonomik, siyasal, sosyal gelişmeyi" kapsayan bir yaklaşım arasında büyük fark vardır.
Türkiye’de zaten herkes meseleye bu açıdan yaklaşmıyor mu ve PKK terörüne elverişli koşulların değiştirilmesi gerektiğini ileri sürmüyor mu? Kaldı ki Beyaz Saray yetkilisi de, iki başkan arasındaki görüş alışverişinin Türkiye’nin kendi girişim ve inisiyatifleri bağlamında cereyan ettiğinin altını çiziyor.
* * *
Amerikalı yetkiliye göre Bush, Talabani ve Kürt bölgesel yönetimi ile diyaloğun önemini de vurgulamış, yakında bu yönde Türk hükümetinden adım beklediklerini de ima etmiş. Bunda da şaşılacak bir şey yok. Daha önce Gül Talabani ile görüşmelere kapıyı açmaktan geri kalmamıştı. Irak Anayasası’na dayanan Kuzey Irak’taki yönetim ile statüsünün çerçevesi içinde de sınırlı temaslar yürütülmesi de herhalde kaçınılmaz olacaktır.
Şurası da muhakkak ki, Gül-Bush görüşmeleri hakkında ismi açıklanmayan bir temsilcinin ayrıntılı bilgiler vermesi yöntemi çok yerinde değildi. Bunun sansasyonel haber peşinde gece gündüz koşan medya mensuplarına bulunmaz bir fırsat sağlayacağının bilinmesi gerekirdi.
* * *
Bush’un "Müslüman Demokrat Türkiye" vurgulaması yapması ve Türkiye’nin laikliğinden bahsetmemesi de eleştiri konusu oldu. "Ilımlı İslam" formülü de her zaman tepki doğurmuştur. İyi de biz de Müslüman ülkelerin bizdeki gibi bir evrimden geçmelerini temenni etmiyor muyuz? Medeniyetler ittifakı projesinde Müslüman kimliğimizle rol oynamıyor muyuz.
İslam Konferansı Örgütü’ne önem vermiyor muyuz? ABD’nin İslam ülkelerinde demokrasi kurulmasını istemesi yadırganmamalıdır. Kuşkusuz Bush’un konuşmasında Türkiye’deki laikliği vurgulaması daha doğru olurdu. Peki niye öyle yapmadı?
Diğer Müslüman ülkelerde Türkiye’deki gibi anayasal bir laikliğin nasıl olsa mümkün olmadığını düşündüğü için olabilir. Ayrıca Bush’un açıklamasını irticalen yaptığı da göz önünde bulundurulmalıdır. Türkiye’nin hassasiyetinin farkında olmaması herhalde sürpriz sayılmaz.
* * *
Gül’ün Washington’u ziyaretinden alınacak dersler elbette var. En başta kamu diplomasisine gereken önemi artık vermeliyiz. Kamuoyuna güdülen diplomasi iyi anlatılamazsa en iyi diplomasi bile başarılı olamaz.