GAZZE’deki Yahudi yerleşimcilerin İsrail polis ve ordusunun ölçülü zorlama önlemleri altında süratle evlerini terk etmeleri kuşkusuz kişisel dramlara yol açıyor.
Tahliye sırasında yerleşimcilerin direnış, çırpınma ve hıçkırıklarını yansıtan sahneleri televizyonlarda seyrederken duygulanmamak güç. Ne var ki, bu insanlar her şeyden önce kendi hükümetlerinin yanlış ve benmerkezci politikalarının kurbanlarıdır.
1.300.000 Filistinin yaşadığı dar bir bölgenin % 33’ünün 8500 Yahudi yerleşimciye tahsis edilmesindeki haksızlık ve bencilliğin affedilir tarafı yok. Unutmamak gerekir ki Gazze Filistin’in taksimi hakkındaki Birleşmiş Milletler kararında İsrail’e bırakılmış değildi, 1949’daki mütarekeyi takiben 1967’ye kadar Filistinlilerde çok iyi hatıralar bırakmayan Mısır’ın yönetiminde kaldı. 1967 savaşını takiben İsrail tarafından işgal edildikten sonra bugün tahliye kararını uygulayan Şaron yerleşim politikasının şampiyonu oldu.
***
Şaron daha iki yıl önce İsrail’in Gazze’de tek bir yerleşim merkezinden bile feragat etmeyeceğinde ısrarlıydı. Bugün ise ‘Bölgedeki ve dünyadaki dğişiklik beni de tutumumu gözden geçirmeye sevk etti. Gazze’yi sonsuza dek elimizde tutamayız. Bir milyondan fazla Filiistinli orada yaşıyor ve her kuşakta sayıları ikiye katlanıyor’ demekten çekinmiyor. Partisi içinde karşılaştığı muhalefete rağmen, yıllarca sürdürdüğü politikanın inkárı pahasına Sharon’un gösterdiği siyasi cesareti takdir etmemek imkánsız. Kendi hatalarını teşhis edebilmek büyük bir meziyet. ’Zararın neresinden dönsem kárdır’ yaklaşımı akılcılıktan başka bir şey değil.
Tarih zamanında gerekli zor kararları alamayan siyasi liderlerin ülkelerine nasıl daha büyük bedeller ödettiklerinin örnekleri ile dolu. Türkiye’nin tecrübeleri de aynı yönde değil mi?
***
Gazze’den yerleşimcilerin ve İsrail kuvvetlenin çekilmesinin ne dereceye kadar İsrail-Filistin ihtilafının çözümüne katkıda bulunacağı henüz belli değil. Bir kere Filistinliler Gazze’nin tam kontrolünü elde edemiyorlar. Gazze’nin hava ve deniz sahası ve Gazze ile Batı Yakası arasında ulaşım İsraillerin kontrolünde kalacak. İnşası öngörülen hava ve deniz limalarının serbestçe kullanılmasına izin verilip verilmeyeceği belirsiz. Kaldı ki belki en önemli sorun Filistinlilerin Gazze’yi etkin bir şekilde yönetmeyi başarıp başaramayacaklarıdır.
Gazze’de bugün tam bir karmaşa hüküm sürüyor. Kamu gelirleri % 75 oranında azalmış. Ruhsat almadan herkes istediği gibi inşaat yapıyor. Arafat’ın birbirleri ile rekabet halinde kurduğu 13 güvenlik kuruluşu Mahmut Abbas tarafından üçe indirildi, fakat asayiş sorunu halledilemedi. Trafik polisi bile ceza yazmaya korkuyor. İlk başta İsrail’in Filistinlileri bölmek amacı ile kurulmasına öncülük ettiği, fakat sonradan kendisi için en büyük tehdit haline gelen Hamas siyasi ve askeri bakımdan gittikçe kuvvetleniyor. Hamas İsrail’e karşı intihar ve füze saldırıları düzenlemeye büyük olasılıkla devam etmek isteyecektir.
***
Diğer taraftan, İsrail’in, ABD, AB, BM ve Rusya’nın sponsorluğundaki Yol Haritası çerçevesinde bir çözümü Filistinlilerle müzakere etmek gibi niyeti hiç değilse bu aşamada yok. İsrail, ilk önce, Filistinlilerin Gazze’de güvenlik sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmesini bekleyecek.
Evet Gazze’nin boşaltılması tarihi bir dönüm noktası. Fakat sürekli barışın sağlanarak bir Filistin devletinin kurulmasını içeren çözüm daha ufukta gözükmüyor. Irak’tan gelen kötü haberler de göz önünde tutulursa Ortadoğu’nun kaderi hakkında iyimserlik beslemek henüz mümkün değil.