AŞIRI sağı temsil eden Milli Cephe Partisi'nin lideri Jean-Marie Le Pen'in cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci tura kalması, Fransa'da muazzam bir travma yarattı.
Halk protesto gösterileri için sokaklara döküldü. Fransızların büyük bir kısmı ülkelerinin yansıttığı faşizan ve ırkçı görünümden utanç duyduklarını haykırdılar.
Le Pen'in ilk turdaki başarısının çeşitli nedenleri var. Göçmenlerden kaynaklandığı varsayılan suç oranının son zamanlarda çok artması, diğer partilere karşı duyulan bıkkınlık gibi, Sosyalist Parti'nin seçim stratejisinde beceriksizlik gösterdiği de kabul edilmelidir. Ne var ki cumhurbaşkanlığı açısından bir tehlike mevcut değil. Milli Cephe ve ondan ayrılan bir küçük parti dışında kimse Le Pen'e oy vermez. Sosyalistlerden bir kısmı geçersiz oy verseler bile Chirac rahatlıkla seçilecek. Le Pen ile televizyonda tartışmayı kabul etmeyen Chirac pozisyonunu şöyle özetledi: ‘‘Fransa aşırılığı, ırkçılığı, amtisemitizmi ve yabancı düşmanlığını reddeder. Le Pen'in savunduğu tezler sonunda devlet şiddetine dönüşür.’’ Bu sözlerin şu anda Fransız halkının büyük çoğunluğunun duygularını aksettirdiği kuşkusuzdur.
5 Mayıs'ta Le Pen kaybedecekse de haziran ayında tehlike çanları yine çalacak, çünkü o tarihte milletvekili seçimleri var. Bu seçimler de iki aşamalı olacak ve her seçim çevresi bir milletvekili çıkaracak, ancak ikinci turda birinci ve ikinci gelen adayların yanı sıra % 12.5 barajını aşan üçüncü aday da ikinci tura katılabilecek. ‘‘Triangulaire’’ denen bu sistemin bazı bölgelerde, özellikle Doğu Fransa'da, Milli Cephe'ye Meclis'e bir miktar temsilci göndermesine fırsat vermesi olasılığı yok sayılamaz.
Aşırı sağ eğilimli partiler Fransa'ya mahsus değil. İtalya'da, Avusturya'da, Belçika'da, Hollanda'da, Almanya'da, Danimarka'da da mevcut. Avusturya, İtalya ve Danimarka'da bu partiler hükümet koalisyonuna da katılıyorlar. Yine de çoğu Le Pen'in çizgisinden bazı konularda ayrılıyorlar ve özellikle AB aleyhtarlığı politikasını eleştiriyorlar. Avrupa Parlamentosu'nda hemen hiçbiri Le Pen ile işbirliğine yanaşmıyor. Geçen çarşamba günü ‘‘show’’ yapmak için bu parlamentoya giden Milli Cephe liderine protesto ve hakaretler yağdırıldı. Ancak bütün sağcı Avrupa partilerini besleyen sorunun ortak olduğunu kabul etmek gerekiyor. Göçmenlere karşı tepki. Bu reaksiyon yakın zamanlara kadar endüstrisi daha gelişmiş ülkelere kendisi işçi gönderen İspanya'da bile kuvvetle hissediliyor.
Le Pen olayı Türkiye'de çok geniş yankı buldu. Tepkiler çeşitli. Kimisi daima başka ülkelere ders veren Fransa'nın gururunun kırılmasından haz duydu. Bunu normal karşılamak gerekir. Avrupalıların 28 Şubat'a götüren olaylarda aynı hassasiyeti göstermediğine de işaret edildi. Doğrudur, fakat Türkiye AB üyesi olmadığından bu ilgisizliğe fazla şaşmamak gerekir. Türkiye AB'ye katıldığı zaman, hatta üyelik müzakereleri başladıktan sonra aşırı sağ partilere duyarlılık mutlaka artacaktır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Refah Partisi'nin kapatılmasını İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı bulmadığını da unutmamalıyız.
Fransa'daki gelişmeler iki turlu seçim modelini de Türkiye'de gündeme getirdi. Bazıları yarı başkanlık sistemine taraftar çıktılar. Yarı başkanlık sistemi bence Türkiye'de felaket olur, çünkü hele ayrı partilerden oldukları takdirde cumhurbaşkanı ile başbakan devamlı bir sürtüşme halinde olurlar. Cumhurbaşkanının yetkilerinin kısıtlı olduğu bugünkü parlamenter sistemde bile cumhurbaşkanı ile başbakanın zaman zaman ne kadar gerginlik içinde yaşadıklarını gördük. Parlamento seçimlerinde iki aşamalı sistemin uygulanması tabii ayrı bir konudur. Seçim sistemleri alanında Türkiye'de başlıca otorite olan Coşkun Kırca tek bir milletvekilinin seçildiği dar bölge sisteminin Türkiye'ye yarar getirmeyeceği kanaatinde. Kırca'ya göre iki tur yöntemini bugünkü nisbi temsil sistemi ile bağdaştırmak daha doğru olur. Bu görüş şüphesiz yerindedir, fakat iki tur seçim çevrelerinde mi, yoksa ülke çapında partilerin aldıkları oylar esas alınarak mı uygulanmalıdır sorusuna cevap vermek gerekir. İkinci şıkta meclise üç partiden fazlası giremez.
Fransa'da olanlar Türkiye'nin istikbali için hayati önem taşıyan seçim sisteminin gözden geçirilmesini teşvik etse ne iyi olur. Ne yazık ki hükümet hiç oralı değil.