İlter Türkmen: Ermenistan'ın Türkiye politikası

İlter TÜRKMEN
Haberin Devamı

SALI günkü yazımda bir Ermeni düşünce merkezinin davetlisi olarak Erivan'a gittiğimi nakletmiştim. Bu merkezin düzenlediği toplantının konusu ‘‘bölgesel işbirliği ve ihtilafların çözümü’’ idi. Bu genel başlığa rağmen tartışmalar doğal olarak Kafkasya'da bölgesel işbirliğinin başlıca engelini oluşturan Karabağ sorunu üzerinde yoğunlaştı. Ermeniler bugün işlerine gelen fiili duruma dokunulmaksızın işbirliğinin geliştirmesini önerdiler. Azeriler de kendi pozisyonlarını zayıflatacak böyle bir yaklaşımı haklı olarak benimsemediler.

***

Toplantıyı tertipleyen merkezin başkanı eski Dışişleri Bakanı Raffi Hovannisian'ın sözde Ermeni soykırımı konusuna gündemde olmadığı halde değineceğini tahmin ettiğim için, peşinen dolaylı bir mesaj vermek istedim. Bu maksatla konuşmamda, Türkiye ile Yunanistan'ın, ilişkilerinde yeni bir sayfa açarken, geçmişin önyargılarından ve kıskaçlarından kurtulmak amacı ile tarihin daha çok birleştirici ve yakınlaştırıcı yönleri üzerinde durduklarının altını çizdim. Bu yaklaşım gerçekten büyük ilgi gördü ve söz alanların çoğu, Türkiye ile Yunanistan arasındaki yakınlaşma sürecinin Kafkasya için bir ilham kaynağı oluşturması umudunu dile getirdiler. Ancak, bir Amerikan vatandaşı olan Hovannisian, söz sırası gelince ‘‘soykırımı’’ edebiyatına yine geniş yer vermekten kendini alamadı. Ermeni savlarının tarihi belgelerle doğrulandığında ısrar etti.

***

Hovannisian'a verdiğim cevapta, tarihi bir tartışmanın konferans çerçevesinde yersiz olduğunu, Ermeni tarihçiler ne kadar kendi tezleri lehinde ellerinde delil olduğunu iddia ediyorlarsa, Türk tarihçilerinin elinde bir o kadar bunları cerheden delil bulunduğunu, tarihçiler arasında bir diyaloğa karşı gelmediğimi, fakat bu diyaloğun toplumun çeşitli kesimlerine mensup temsilcilerin katılımı ile genişletilmesinde fayda gördüğümü, amacın husumet körükleyerek bir hükme varmak değil, aksine bir barışma ortamı yaratmak olması gerektiğini savundum.

***

Benim gibi, Hovannisian da resmi görüşün sözcüsü değildi. Fakat, konferansın sonunda verilen davette, yine Amerikan kökenli bir diaspora Ermenisi olan Dışişleri Bakanı Vartan Oskanyan, biraz değişik bir şekilde de olsa, aynı temayı işledi. ‘‘Soykırımının tanınmasının Ermeni dış politikasına entegre edilmesinin moral bir yükümlülük olduğunu, fakat bunun Türkiye ile ilişkilerin normalleştirilmesi için bir şart olarak ileri sürülmediğini’’ belirtti. Başka bir deyimle, sözde soykırımını kabul ettirmek politikasına Ermenistan devam edecek, Türkiye de kuzu kuzu ilişkileri düzeltmeye yanaşacak!

***

Erivan'daki yabancı gözlemciler, hükümet üyelerinin uzlaşmaz söylemlerine ve hırçın karakterine rağmen Koçaryan'ın aslında gerçekçi bir politikacı olduğunda ısrar ediyorlar. Bunun yanında bugünkü hükümete muhalif olanların üzerinde durduğu bir nokta var: Petrosyan'ın iktidarda olduğu beş yıl süresince ‘‘soykırımı’’ konusuna hiç değinilmediği halde, Türkiye'den hiçbir jest gelmemiş olmasından yakınıyorlar. Belirttikleri bir başka nokta, bazı Türk gazetelerinde yayımlanan haberlerin aksine, Ermenistan Anayasası'nda ‘‘soykırımı’’ndan söz edilmediği ve 1920 Gümrü ve 1921 Kars Antlaşmaları'nın geçersizliğine dair bir hüküm bulunmadığı oldu. Benim kendilerine inanmakta tereddüt geçirdiğimi görünce, Anayasa metnini getirdiler. Söyledikleri doğru, fakat Anayasa'dan ayrı olan bağımsızlık deklarasyonunda ‘‘soykırımı’’na yollama var.

***

Petrosyan Cumhurbaşkanı iken ilişkileri etkileyen başlıca öğe, Karabağ sorunu idi. O zaman daha esnek bir politika güdebilir miydik? Bugün için soyut bir soru. Koçaryan iktidara gelince işler bugünkü mecrasına nasıl olsa girer miydi, yoksa girmez miydi? Bunu bilemeyiz. ABD Temsilciler Meclisi'ndeki gelişmeler şimdi zaten yeni bir değerlendirme gerektiriyor.

Yazarın Tüm Yazıları