1 Ağustos tarihli yazısında Oktay Ekşi, Washington’daki Türk-Amerikan Dernekleri Asamblesi Başkanı Ercüment Kılıç’tan aldığı bir e-mail’e atıfta bulundu.
Bunda, Kılıç, 20’nci asrın başında ölen Osmanlı vatandaşı Ermenilerin yaptırdıkları hayat sigortası tazminatının sigorta şirketlerince ödenmesi için Amerikan mahkemelerinde açılan davaların sonuçlandığını bildiriyor.
Mahkeme, poliçe sahiplerine 20 milyon dolar tazminat ödenmesini karara bağlamış. Üstelik tazminat talepleri bireyler adına değil, fakat ‘soykırım’dan mağdur olan toplum adına ödenecekmiş. Oktay Ekşi bu gelişmeyi yorumlarken ismimi zikretmeden benim geçen yılki bir makalemde ‘sigorta kontratlarının yerine getirilmesinin Türkiye’ye yansımaları olmaz’ dediğimi hatırlatıyor.
Kılıç ise aksi kanaatte. Ona göre, ‘Bu konunun önümüzdeki aşamasında sigorta şirketleri ödedikleri tazminatı Türkiye’den isteyecekler. Türkiye bu talebi reddedecek. O zaman Amerika’nın en güçlü lobileri, yani bankacılık ve sigortacılık dünyası devreye girecek, Kongre’yi baskı altına alacaklar’.
***
Kılıç haklı olabilir. Sigorta şirketlerinden Türkiye’ye bir talep herhalde gelir. 5 Nisan 2003 tarihli yazımda vurgulamak istediğim nokta, şirketlerin Türkiye aleyhine dava açabilecekleri bir hukuki merciin mevcut olmayışıydı.
Uluslararası Ceza Mahkemesi, ancak kurulduktan sonraki olaylarla ilgili davalara bakıyor. Avrupa İnsan Mahkemesi’ne (AİHM) Türkiye aleyhinde ABD vatandaşlarının da başvuru hakkı var, fakat AİHM de çok daha sonra kurulduğu için yine yetkili değil. Bu nitelikte bir davaya bakabilmesi için şikáyet konusu durumun bugün de devam etmesi gerekir. Uluslararası Adalet Divanı’na ancak devletler müracaat edebilirler, o da Türkiye’nin taraf olmayı kabul etmesi koşuluyla. Kaldı ki Türkiye hukuki bakımdan sağlam bir zeminde. 1948 tarihli Soykırım Sözleşmesi geriye dönük değil. İtibarlı hukuk kurumları, Türkiye’ye devlet veya birey sorumluluğu yüklenemeyeceğini, tazminat ve toprak talebi ileri sürülemeyeceğini belirtmiş bulunuyorlar.
***
Tabii hukuk başka siyaset başka. Nitekim, Kılıç’ın da hatırlattığı gibi, ABD’de 34 eyalet, soykırım iddiasını kabul eden yasaları geçirdi. Kanada ile bazı Avrupa ülkeleri parlamentoları ve Avrupa Parlamentosu da aynı şeyi yaptılar.
ABD Temsilciler Meclisi’nde Ermeni lobisinin hemen her yıl tekrarladığı girişimler şimdiye kadar ancak Amerikan başkanlarının enerjik müdahaleleri ile önlenebildi. Seçilirse Ermenilere sempatisi ile tanınan John Kerry’nin aynı kararlılığı göstereceği şüpheli.
***
Ermenilerin tarih hakkında kendi görüşlerini kabul ettirmek yolundaki yaygın faaliyetlerine şimdiye kadar başarıyla karşı koyduğumuz söylenemez. Bundan sonra da siyasi alandaki teşebbüsleri devam edecektir ve büyük bir olasılıkla AB ile müzakereler başladıktan sonra yoğunlaşacaktır.
Mukabil lobi çabalarının sonuç vermesi ihtimali pek kuvvetli değildir, çünkü Ermenilerin Batı ülkelerindeki imkánları çok geniş. Son zamanlarda sayısı iki milyona yakın olan Rus Ermenileri de daha aktif olmaya başladılar.
Bizim için geçerli olan tek politika, Ermenistan’a yönelik ölçülü açılımlarla aleyhimizdeki ivmeyi yavaşlatmak ve sorunu zamanla aşmaya çalışmaktır. Ne yazık ki buna da hiçbir hükümet yanaşmamıştır.