TÜRKİYE ve Ermenistan sivil toplumları ile Ermeni diasporası temsilcileri arasında bu hafta başında Cenevre'de yapılan toplantı sonunda bir ‘‘Türk-Ermeni Barışma Komisyonu’’ (TEBK) kurulduğunun açıklanması medyada geniş yankı buldu ve genellikle girişim olumlu karşılandı.
TEBK'nın görev tanımından anlaşılacağı üzere gayet esnek bir süreç başlatılmıştır. Amaç, taban tabana zıt algılamaların konusu olan tarihi olaylar hakkında bir hükme varmak değildir. Buna zaten imkán yoktur. Tarih her zaman oldukça ağırlıklı bir sübjektif unsur içerir. Kendi içimizde yakın tarihimizle ilgili olarak sık sık yapılan tartışmalar bunun bir kanıtı değil midir? Uluslararasında ise milli belleklerde köklü bir biçimde yerleşmiş inançlar kolay kolay sökülüp atılamaz. TEBK'nın bu nedenle temel hedefi diyalog, karşılıklı anlayışı ve iyi niyeti geliştirmek, çeşitli alanlarda işbirliğini teşvik yolu ile iki milleti yakınlaştırmaktır. Komisyon bu çerçevede çeşitli alanlarda ortak projeler üretecek, tarih, hukuk ve psikoloji uzmanlarını çalışmalarına ortak edebilecektir. Gerekirse ilgili hükümetlere somut öneriler sunması da öngörülmüştür.
***
TEBK işlevinde ne kadar başarılı olabilir? Bunu zaman gösterecek. Ermenilerin hiç değilse önemli bir kısmı ‘‘soykırım’’ı Türkiye'ye kabul ettirmek emellerinden vazgeçmemişlerdir. Türkiye'de tarihi revizyona taraftar olanlara tek tük rastlanıyorsa da Ermeni tarihçiler aksine iddialarında her zamandan daha fazla inat etmektedirler. Washington'da bir ‘‘Ermeni Soykırımı’’ Müzesi açılması projesi uygulama aşamasına gelmiştir. Her ne kadar Ermeni muhataplarımız müzede tehcir sırasında Ermenileri himaye ederek çok sayıda insanın hayatını kurtaran Türk ailelerinin de anılacağından bahsediyorlarsa da ana tema ağırlıklı olarak yine ‘‘soykırım’’ olacaktır. ABD Temsilciler Meclisi'nde yeni bir Ermeni inisiyatifi olasılığı tamamen bertaraf edilmemiştir. TEBK, Türk-Ermeni tarihi tartışmalarını arka plana ittiği ve ilişkileri bunların gölgesinden kurtarabildiği ölçüde amacına doğru ilerleme sağlayabilecektir. Sürecin başarısı aynı zamanda hükümetlerin tutumuna da bağlıdır. Türkiye'nin Ermenistan'a karşı güttüğü siyaset, bu perspektif içinde ele alınmalıdır.
***
Türkiye ile Ermenistan arasında diplomatik ilişki kurulmasına başlıca iki engel mevcut: Ermenistan'ın özellikle Koçaryan başkan seçildiğinden beri sürdürdüğü ‘‘soykırım’’ı uluslararası alanda tescil ettirmek politikası ve Karabağ sorunu. Karabağ meselesinin hálá bir engel teşkil edip etmediği belli değil; çünkü Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki müzakereler tam sonuç alınacağı sırada birdenbire süresiz ertelendi. Bu durumda diplomatik ilişkiler kurulmasının devamlı Karabağ sorununa endekslenmesi doğru olmaz. ‘‘Soykırım’’ konusunda ise, Ermenistan'ın iddialarından ve uluslararası girişimlerinden peşinen vazgeçmesi isteniyorsa ilişki kurulması yine zorlaşır. Olsa olsa sınırların dokunulmazlığı, toprak bütünlüğüne saygı ve tarihi iddiaların politik alana taşırılmaması gibi bir formül bulunabilir.
***
Ne var ki, resmi ilişkiler bloke kalsa dahi, iki halk arasındaki temasları şimdiden kolaylaştırmak akıllıca bir siyaset olur. Geçen yıl ABD Temsilciler Meclisi'nden bir karar çıkması beklenildiği için Ermenistan vatandaşlarına sınır kapılarında vize vermek yöntemine son verilmişti. Temsilciler Meclisi'nden karar tasarısı geri çekildikten sonra bu önlem kaldırılmadı. Oysa diaspora Ermenileri ABD, AB veya Rus pasaportu ile istedikleri gibi ülkemize geliyorlar. Ulusal Meclisi'nin kabul ettiği kanundan sonra Fransa'ya uygulanan bütün kısıtlamalar da artık kaldırıldı ve isabetli olarak Türk-Fransız ilişkileri yeniden canlandırıldı. Benzer bir yaklaşımla Ermenistan vatandaşlarına vize kolaylığı tanınması ve kapalı olan sınırların açılarak Türkiye'nin de lehine olan ticaretin gelişmesi, iki halk arasında köprüler kurulmasına ve Ermeni sorununun aşılmasına özlü katkıda bulunacak bir ortam yaratır.