RAMAZAN Bayramı’nda Türk-ABD ilişkilerinde zaten mevcut gerginliği daha da ağırlaştırabilecek iki önemli gelişmenin içindeyiz. ABD Temsilciler Meclisi’nin Dışişleri Komitesi, 21’e karşı 27 oyla "Ermeni soykırımı"tasarısını kabul etti.
Kuzey Irak’a askeri müdahaleye izin verilmesine ilişkin tezkere de TBMM’ye sunulmak üzere. Ermeni tasarısı açısından ABD çıkarlarına zarar verecek çeşitli önlemler gündemde. Ancak bunların uygulanmaya konması için herhalde tasarının Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’nda oylanmasını beklemek daha yerinde olur.
Meclis Başkanı Pelosi, konuyu bu yıl içinde mutlaka Genel Kurul’a getireceğini açıklamakta zaten gecikmedi.
* * *
ABD’ye uygulanabilecek önlemlerin planlamasında değerlendirme hatasına düşmemeliyiz. Her şeyden önce Başkan Bush ile Dışişleri ve Savunma bakanlarının tasarının kabul edilmemesi için ellerinden geleni yaptıkları göz önünde tutulmalıdır.
O kadar ki Savunma Bakanı Gates, Irak’taki ABD kuvvetlerinin ikmaline yönelik hava kargosunun % 70’inin ve akaryakıt ihtiyacının % 30’unun ya Türkiye’den geçtiğini veya ondan sağlandığını, mayınlara ve bombalara dayanıklı son model tankların da Türkiye üzerinden sevk edildiğini söyleyerek ABD’nin mukabil önlemler karşısındaki kırılganlığını ortaya koydu.
Denebilir ki Bush ve hükümeti bu kırılganlık nedeniyle kararı önlemek istiyorlardı. Doğru, fakat daha önce, örneğin 2000 yılında Başkan Clinton’ın değişik bir ortamda yine aynı şekilde hareket ettiğini hatırlayalım.
Kararı irdelerken, uygulamada ne ifade ettiği iyi anlaşılmalıdır. Karar nedeniyle Başkan, her yıl 24 Nisan’da yayınladığı mesajda, "soykırım"deyimini kullanmak mecburiyetinde olmayacaktır. Ayrıca unutmamak gerekir ki bugüne kadar 20 kadar ülkenin parlamentosu "soykırım" kararını kabul etmiştir.
Onların birçoğuna karşı almadığımız önlemleri, ilişkilerimizin çok daha yoğun ve önemli olduğu ABD’ye uygulamanın mantığı tartışılabilir. Kaldı ki geçen yıllarda ABD’de 35 Eyalet Meclisi "soykırım" kararını kabul etti. Temsilciler Meclisi de ilk defa "soykırım" demiş olmayacak. 1975’te kabul ettiği bir kararda, 24 Nisan’ı bütün soykırım kurbanlarını ve özellikle "soykırım"da ölen Ermenileri anma günü olarak ilan etmesini Başkan’dan talep ediyordu.
1981 yılında Başkan Reagan, Kamboçya’daki soykırımı kınarken Yahudi ve "Ermeni" soykırımlarına da atıfta bulunmuştu. 1984’te Temsilciler Meclisi, 1975 kararının bir benzerini kabul etmişti. Tepkimizi ayarlarken meselenin evveliyatını da hatırlamalıyız.
* * *
Tezkere meselesine gelince, terör saldırılarının yoğunlaşması nedeniyle Kuzey Irak’a müdahale opsiyonunun gittikçe daha fazla destek bulması doğaldır. Terör eylemlerini gerçekleştirenlerin ne oranda Kuzey Irak’tan geldikleri ve eylemlerinden sonra tekrar oraya kaçtıkları konusunda tam bir bilgimiz var denemezse de, PKK terörünün Kuzey Irak’ta melce ve kapsamlı destek bulduğuna şüphe yok.
Bunu ABD gibi, Irak hükümeti ve Kuzey Irak yöneticileri de reddetmiyorlar. ABD ve Irak hükümeti ile denediğimiz işbirliği bir türlü sonuç vermezken Barzani ve yardımcılarının olumsuz ve meydan okuyan tutumları da tepkiye davetiye çıkarıyor. Yine de Başbakan’ın CNN Türk’te medya mensuplarıyla söyleşisinde son derece dingin ve ölçülü bir söylem kullandığı görüldü.
Erdoğan müdahale konusunda acele etmek niyetinde değil. TBMM’den bir yıl süreli esnek bir müdahale izni öngörüyor. ABD Başkanı ile Washington’da yakında yapacağı görüşmeyi beklemek istiyor. Daha önce Kuzey Irak’ta yapılan 24 müdahaleden sürdürülebilir bir sonuç alınmadığının bilinci içinde. Çok haklı. Müdahale için müdahale edilmez. Sıcak takip gibi sınırlı operasyonlar ise her zaman yapılabilir ve zaten şu veya bu şekilde fiilen yapılıyor.
Gerek Ermeni tasarısına tepki, gerek Irak’a müdahale konusunda kamuoyunun baskısı yoğun. Fakat kamuoyunun, ters tepen politikaları, hata ve başarısızlıkları da affetmediği unutulmamalıdır.