Paylaş
TÜRKİYE'nin enerji politikasını kavramak zor. Yetkililerin yaptıkları açıklamalarda çelişkiler eksik değil. İddialı projelerin gerçekleşme olasılığı hakkında káh iyimserlik, káh karamsarlık rüzgárı esiyor. Fakat bir nokta galiba oldukça sarih. Son yıllarda enerji sektöründe yatırım ve politika kararlarının etkin ve sağlıklı bir şekilde planlanmasında ciddi aksaklıklar olmuş. DPT tarafından hazırlanan ve Bakanlar Kurulu'nca onaylanan 8'inci beş yıllık plan bu gerçeği açıkça ortaya koyuyor.
***
Plan belgesinde, önümüzdeki yıllarda da sürmesi beklenen enerji yetersizliğinin son 10 yıllık yatırım uygulamasındaki eksikliklerden kaynaklandığı, bu devrede öngörülen yatırımların ancak % 60 - 70 oranında gerçekleştiğini vurguluyor. Ayrıca özel sektörü enerji yatırımına çekmek için aşırı yüksek tarifelerle elektrik alım garantileri, yakıt temini garantisi, Hazine garantisi, uluslararası tahkim gibi güvencelere rağmen yeterli sonuç alınamadığı belirtiliyor.
***
Elektrik üretiminin birincil kaynaklarının (termik, hidroelektrik ve yenilenebilir) kullanılma payları zamanla değişiyor. Son zamanlarda doğal gazın başlıca kaynağı oluşturması, gaz boru hatlarının inşası konusunu ön plana çıkardı. Ancak yine DPT belgesinden, doğal gaz sektöründe de sorunlar yaşandığı, üzerinde durulan projelerin ve yapılan kapsamlı doğal gaz ithal bağlantılarının dikkatli bir talep araştırmasına dayanmadığı anlaşılıyor.
***
Gaz ikmali konusunda nerede olduğumuzu saptamak hakikaten zor. İlk aşamada tamamlanacak proje birkaç yıl önce İran ile yapılan anlaşmada öngörülen bağlantı olacak. Bu boru hattından ilk önce 3 milyar metreküp Türkiye'ye gelecek ve bu miktar tedricen 10 milyar metrekübe kadar çıkacak. Karadeniz geçişli Mavi Akım projesinin Türkiye ve Rusya'daki kısımlarının inşaatına başlanmış, Karadeniz suyunun kompozisyonu yüzünden en zor olan deniz kısmına daha sonra girişilecek. Buradan da, proje tamamlanınca 16 milyar metreküp ithal edilecek. Henüz gerçekleşme safhasına gelmemiş olan Hazar Denizi geçişli Türkmen gazı projesinde bütün güçlüklerin giderilip giderilmediği tam olarak bilinmiyor. İki büyük firma projeden çekilmişlerse de bunun bir aksamaya meydan vermeyeceği ileri sürülüyor. Diğer taraftan Azerbaycan, Şahdeniz bölgesinde zengin kaynaklar bulduğu için o da Türkiye'ye gaz satmakta ısrarlı. Cumhurbaşkanı Sezer, Bakü ziyaretinde konuyu ele alacak. Kazakistan ise, Bakü - Ceyhan petrol boru hattından bir miktar petrolünü akıtmak için Türkiye'nin kendisinden de gaz almasını istiyormuş. Bitmedi, başka projeler de mevcut, bir tanesi Akdeniz'den Mısır'ı Türkiye'ye bağlayan bir gaz boru hattı öngörüyor. Birkaç yıl içinde muazzam miktarlara varacak olan gaz faturasının nasıl ödeneceği de ayrı bir mesele. Dış gelirlerimiz aynı oranda artacak mı?
***
Enerji alanında çok iyi bir haber var: Türkiye ile Yunanistan, AB Komisyonu'nun desteklediği Ülkelerarası Gaz ve Petrol Taşıma Programı'na (INOGATE) katıldılar. AB şemsiyesi altındaki yeni girişim ilk aşamada Türk ve Yunan şebekelerinin birbirine bağlanmasını amaçlayacak. Türkiye önce ortak şebekeden gaz ithal edecek, daha sonra aynı yoldan Avrupa'ya petrol ve gaz ihraç edilebilecek. Proje hedefine uygun olarak gelişirse Türkiye'nin bütün bağlantı projeleri çok daha fazla değer kazanacak ve ülkemiz hakiki bir enerji köprüsü olabilecek.
Enerji, Türkiye'nin ekonomik ve sosyal gelişmesinin ve jeopolitik gücünün sürdürülmesinin temel öğesidir. Gerekli kaynaklara ülke içinde sahip değilsek de coğrafyamız elimizde önemli bir koz. Bunun en iyi şekilde değerlendirilmesi dış politikanın yönlendirilmesine doğrudan bağlıdır. Özellikle komşularımıza karşı siyasetimizi enerji boyutundan soyutlamak imkánı yoktur. Artık ‘‘mikro’’ politikaların yerini ‘‘makro’’ politikalar almalıdır.
Paylaş