İSTANBUL’da artık her yıl çok sayıda uluslararası konferansın toplandığına şahit oluyoruz.
Bunların çoğu zengin ve gelişmiş ülkeleri, büyük uluslararası şirketleri ve bankaları ilgilendiren konular üzerinde odaklanıyor. 9-10 Temmuz tarihleri arasında ise İstanbul değişik bir toplantıya ev sahipliği yapacak.
Türkiye’nin daveti üzerine en az gelişmiş ülkelerin (EAGÜ) bakanları veya yüksek düzeydeki temsilcileri, "Küreselleşmenin en az gelişmiş ülkeler yararına işletilmesi" konferansında bir araya gelecekler. EAGÜ sınıflamasına giren 51 ülke var; 35’i Afrika’da, 10’u Asya’da, 5’i Pasifik’te, 1’i Latin Amerika’da (Haiti).
Bu kategoriye girmek için başlıca üç kıstas esas alınıyor: Fert başına düşen yıllık gayri safi milli hasılanın 750 dolardan aşağı olması, beslenme, sağlık ve eğitim kıstaslarına göre insan kaynaklarının yetersiz bulunması, tarım üretiminde ve ihracatta istikrarsızlık gibi nedenlerle ekonomik kırılganlık.
EAGÜ’lerin hepsinde değilse bile birçoğunda ileri derecede fakirlik, politik yolsuzluk, siyasi ve sosyal istikrasızlık gözlemleniyor. Bazılarında iç savaş veya etnik çatışmalar hüküm sürüyor. Halen EAGÜ’ler içinde de en kötü durumda olan ülke olarak Nijer’i saymak mümkün.
* * *
EAGÜ’ler, genellikle, küreselleşmenin potansiyel olarak ekonomik büyümeye, fakirliğin azalmasına ve sürdürülebilir gelişmeye katkıda bulunabileceğini kabul etmekle beraber, bugünkü koşullar altında küreselleşen dünya ekonomisinde marjinal hale geldiklerine inanıyorlar.
Uluslararası ekonomik ilişkileri düzenleyen kurallardan bazılarını milli menfaatlerine aykırı buluyorlar. Dünya Ticaret Örgütü çerçevesinde son yapılan Doha serisi toplantılarında EAGÜ’lerin ABD’ye sıfır gümrük ve kotasız ihracat yapabilecekleri prensip olarak kabuk edilmişti. Fakat varılan anlaşmanın birtakım kaçamak noktaları olduğu ve hatta EAGÜ’lerin mevcut bazı avantajlarını tehlikeye düşürdüğü ileri sürülüyor.
Kaldı ki anlaşma zaten tamamlanamadı ve yürürlüğe girmedi. Gelişmiş ülkelerin EAGÜ’lere karşı giriştikleri yükümlülükleri çok kere yerine getirmedikleri, tantana ile açıklanan yardım miktarlarının káğıt üstünde kaldığı da bir gerçek. EAGÜ’ler ekonomilerinde son yıllarda bazı ilerlemeler kaydettiler, ancak sürdürülebilir bir ekonomik gelişme ivmesi yakalamış olmaktan uzaklar.
Bugün EAGÜ’ler, teknoloji transferi, fakirliğin azaltılması, altyapının geliştirilmesi, üretim kapasitesinin artırılması, istihdam yaratılması, enerji güvenliğinin sağlanması için direkt yabancı yatırımlar gerektiğinin bilinci içindeler.
Yabancı sermaye ise daha çok zengin veya gelişme yolunda hızla ilerlemek potansiyeline sahip ülkelere yöneliyor. EAGÜ’lerin çoğunda hálá ağırlıklı sektör tarım olduğundan gelişmiş ülkelerdeki himayecilikten ve tarım sübvansiyonlarından büyük zarar görüyorlar.
* * *
İstanbul’daki konferansın düzenlenmesinde halen başında Kemal Derviş’in bulunduğu BM Kalkınma Programı aktif bir rol oynuyor. BM Genel Sekreteri’nin EAGÜ Özel Temsilcisi de toplantıya katılacak. Türkiye’nin konferansın İstanbul’da toplanması inisiyatifini alması son derece isabetli olmuştur.
Türkiye bu suretle bu ülkelerin kaderine bigáne kalmadığını somut bir şekilde kanıtlayabilecek, katılımcılar da Türkiye’nin son beş yılda istikrar içinde büyüme stratejisinin başarısını ve Türkiye’nin dünyaya açılım politikasının yabancı sermaye celbinde ne derecede etkili olduğunu yerinde görmek fırsatını bulacaklar.
Ne var ki, seçimlerin çok yaklaştığı bir tarihte Türkiye’ye geliyorlar. Seçim kampanyasının hararetini, demokratik sürecin ve kurumsallaşmanın o kadar kolay olmadığını, küreselleşmeden şu anda en iyi yararlanan ülkelerden birinde bile duygusal küreselleşme karşıtlığının yaygınlığını ve gücünü gözlemlemek fırsatını da bulacaklar.