İlter Türkmen: Ecevit, Moskova'ya giderken...

İlter TÜRKMEN
Haberin Devamı

İki gün sonra başlayacak olan Moskova'yı ziyaretinde Başbakan'ı dolu bir gündem bekliyor. Aslında şu anda Türkiye ile Rusya arasında esen rüzgárlar genellikle olumlu, fakat karşılıklı duyarlılıklar ve güvensizlik hisleri, ilişkileri zaman zaman zedeliyor. Çözümlenmesi veya aydınlatılması gereken sorunlar eksik değil. Boyutları farklı bile olsa, her iki ülkede de devlet çarkının ve siyasal istikrarın zayıflamış bulunması uzun süreli işbirliğini güçlendiren bir başka öğe.

Belki bir çelişki gibi gözükebilir, fakat Soğuk Savaş sırasında 1960'lı yıllardan sonra ilişkiler daha rahattı. Detant devrinde verimli bir ekonomik işbirliği mevcuttu. Türk-Sovyet hududu, bölgenin en olaysız ve sakin sınırıydı. Soğuk Savaş sonrasında iki ülkenin karadaki komşuluğu sona erdi, ilişkiler ekonomik alanda süratle gelişirken siyasal alanda çıkar çatışmaları ve rekabet ortaya çıktı.

*

Ekonomik alanda rakamlar çok etkileyici. Ticaret hacmi 1998'de 3.5 milyar dolara yaklaştı. Türk müteahhitlerin kontratları 9.5 milyar, Türk firmalarının doğrudan yatırımları 150 milyon doları buldu. Bunlara turizmi ve bavul ticaretini eklemek gerekir. Fakat Rusya'daki Ağustos 1998 krizinden sonra ithalat hariç bütün kalemlerde düşüş oldu.

Türkiye ile Rusya arasında enerji işbirliği özellikle önemli. Ukrayna, Moldova, Romanya ve Bulgaristan'dan üzerinden geçen boru hattı ile gelen doğal gazın miktarı önümüzdeki senelerde yılda 14 milyar metreküpe yükselecek. Ayrıca 1997'de imzalanan ‘‘Mavi Akım’’ ön anlaşması, Karadeniz'den bir sualtı boru hattı ile 2007 yılında 16 milyar metreküp doğal gazın Türkiye'ye ithalini öngörüyor. Ancak, bu proje Türkmenistan, İran ve Azerbaycan'dan mevcut ve potansiyel doğal gaz alımı projeleri ile ciddi şekilde çakışıyor. O kadar ki, Türkmenistan'ın ve Azerbaycan'ın hassasiyetleri yüzünden ‘‘Mavi Akım’’a ilişkin uygulama anlaşmalarının Moskova'da bu aşamada imzalanmasından vazgeçildi. Besbelli, uzun süreli doğal gaz ihtiyaçlarımızın karşılanmasına ilişkin politik ve ekonomik planlama aceleye getirilmiş ve tutarlı olmamış.

*

Rusya bugün Kafkaslar'da büyük bir mücadele içinde. Çeçenistan ile savaş, aynı zamanda Dağıstan'a yönelik olarak algılanan bir tehdide karşı sürdürülüyor. Rusya'nın Hazar Denizi'ndeki sahil şeridinin % 70'i Dağıstan'da ve Moskova, zengin Hazar havzası üzerindeki kontrolünü kaybetmemeye kararlı gözüküyor. Bu yüzden Türkiye'nin Kafkasya politikası da kuşkusuz büyüteç altında. 1994-96 savaşında gereksiz davranışlar, demeçler ve göz yumulan eylemler Rusya'nın tepkisini çekmiş ve onu PKK'ya desteğini artırmaya sevk eden nedenlerden birini oluşturmuştu. Bu defa şimdiye kadar daha dikkatli ve ihtiyatlı bir politika gütmemiz son derece isabetli oldu.

Gerçekte, Kafkasya'da istikrarın hüküm sürmesi hem Türkiye'nin ve hem de Rusya'nın çıkarlarına uygundur. İki ülke çıkarlarını bağdaştıracak bir işbirliği başlatabilirlerse, bölgedeki ihtilafların çözümü kolaylaşır, enerji projeleri ahenkleştirilebilir ve bunların gerçekleştirilmesi tehlikeye düşmez.

*

Türk-Rus ilişkilerinin gergin olmasından yarar uman bir hayli ülke var. Hatta bazı ABD ‘‘düşünce üretme merkezleri’’ bile iki ülke arasında çatışmayı kaçınılmaz varsayan senaryolar üretiyorlar. Rusya'nın bugün eski gücüne oranla çok çaptan düşmüş olması, ona karşı siyasetimizde daha dikkatli davranmamızı gerektirir. Amaç gerek Kafkaslar'da, gerek Orta Asya'da aramızda gerçekçi bir denge kurmak ve bölgesel işbirliğinde beraberce öncülük etmek olmalıdır. İçeride ve dışarıda Türkiye ile Rusya arasında düşmanlığı mukadder gören ‘‘kıyamet günü’’ teorisyenlerine itibar etmeyelim.



Yazarın Tüm Yazıları