Paylaş
Batı ülkelerinde ve özellikle Amerika ve İngiltere'de eski bir geleneğe dayanan dış politika, savunma ve güvenlik sorunlarında uzmanlaşmış düşünce merkezlerinin dünyadaki sayısı gittikçe artıyor. Soğuk Savaş sonrası dönemde küreselleşme ile birlikte uluslararası ilişkilerin çeşitlenerek yoğunluk kazanması ve bölgesel işbirliğinin hızlanması gibi öğeler, hükümetleri gittikçe bu merkezlerin araştırma ve değerlendirmelerine daha fazla önem vermeye sevk ediyor.
***
Türkiye'de düşünce merkezleri yok değil. Çeşitli üniversitelerin bünyesinde kurulanlar dışında, Siyasi ve Sosyal Araştırmalar Vakfı'nı (SİSAV), Ortadoğu ve Balkanlar İncelemeleri Vakfı'nı, Dış Politika Enstitüsü'nü ve Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi'ni (ASAM) sayabiliriz. Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı da son zamanlarda dış politika konularına daha fazla eğilmeye başladı. Geniş imkánlardan yararlandığı anlaşılan ASAM dışındaki kuruluşlar, genellikle zayıf finansal desteklerle çalışmalarını sürdürüyorlar.
***
Bugün biraz SİSAV'dan bahsetmek istiyorum. SİSAV'a bağlı Dış Politika ve Savunma Grubu'nun (DSA) üyeleri arasında 3 eski bakan, bazıları kuvvet komutanlığı yapmış emekli general ve amiraller ve önemli merkezlerde görev yapmış emekli büyükelçiler var. Bu grup şimdiye kadar Türkiye'nin güvenlik ve dış politikasını ilgilendiren birçok konuda kapsamlı incelemeler gerçekleştirdi. Son olarak da 21'inci asrın başında Türkiye'nin bu alanlardaki politikasının oluşmasına katkıda bulunmak amacıyla yeni bir etüt yayımladı. ‘‘Dünyadaki Jeopolitik Yönelimler ve Türkiye’’ başlığını taşıyan bu belge, Türkiye'yi etkileyen global ve bölgesel eğilimleri irdelemek ve güdülmesi gereken politikanın parametrelerini tanımlamak amacını taşıyor.
***
SİSAV'ın etüdü, global aktörler olarak nitelendirilen ABD, AB, Rusya ve Çin arasındaki denklemi ayrıntılı bir şekilde incelemiş. Rusya ve Çin'in istikbaldeki yönelimleri konusundaki kaçınılmaz belirsizliklere karşın Avrupa-Atlantik alanı hakkında tahminde bulunmanın mümkün olduğu şöyle vurgulanıyor: ‘‘Yüksek bir gelir seviyesine varmış, demokratik gelenekleri köklü, toplumsal barış ve uzlaşıyı sağlamış ülkelerin daha istikrarlı oldukları ve daha tutarlı politikalar güdebildikleri görülmektedir... ABD, Kanada ve AB üyeleri ve aynı düzeydeki ülkeler için ileriye yönelik tahminler yapmak daha kolaydır. Avrupa-Atlantik alanında büyük sarsıntılar, derin politik ve sosyal buhranlar beklenemez.’’
***
Etüt bölgesi bağlamda Balkanlar, Ortadoğu, Kafkasya ve Orta Asya'yı ele alıyor. Bu çerçevede Türk-İran ilişkileri hakkındaki kıymetlendirme dikkat çekici. ‘‘Türkiye ile İran arasında pek çok alanda çıkar birliği ve benzerlik vardır. Balkanlar'da barış Türkiye ile Yunanistan arasında bir yakınlaşmaya bağlı iken, Ortadoğu, Kafkasya ve Orta Asya'da kalıcı barışın kilit ülkeleri Türkiye ve İran'dır. Türkiye ve İran arasında kurulacak yakın dostluk ve işbirliğinde sayısız yararlar vardır.’’
***
SİSAV belgesinde Türkiye'nin AB üyeliği için varılan sonuç gayet net: ‘‘Türkiye'nin gündeminde bugün en önemli proje AB üyeliğidir. Üyelik süreci Türkiye'nin kendi başına gerçekleştiremediği kurumsal reformları yapmasına olanak verecek. Kıbrıs ve Türk-Yunan sorunlarında çözüm arayışlarına ivme kazandıracak, ekonomiye yeni ufuklar açacaktır. AB üyeliğinin geçerli bir alternatifi yoktur. Türkiye'nin ancak AB'ye üye olmak suretiyle potansiyelini tam olarak değerlendirebileceği kuşkusuzdur.’’
***
SİSAV etüdünün belirttiği gibi, 21'inci asrın başında Türkiye bir yol kavşağındadır ve asrın ilk on yılında güdülecek politikalar ülkenin kaderini tayin edecektir. Bu nedenle Türkiye'nin güvenlik ve dış politikası hakkında ne kadar fikir üretilirse o kadar faydalı olur. Her yönüyle serbestçe tartışılmayan bir politikadan bugünkü dünyada hayır gelmez.
Paylaş