Paylaş
Beni Çin'e davet eden ‘‘Uluslararası Anlayış Derneği’’ temsilcisi ile Şanghay'da havalimanından şehre giderken soruyorum: ‘‘En son 1982'de buradaydım, kimbilir o zamandan beri nüfus ne kadar artmıştır?’’ Temsilci gülerek, ‘‘Çok şaşıracaksınız, fakat artmadı, o zaman 14 milyondu, şimdi biraz daha az’’ diyor ve izah ediyor. ‘‘Aile başına tek çocuk politikası oldukça başarılı oldu. Ayrıca köylü tarlasını terk etsin, fakat yerinde iş bulsun siyasetini güttük. İşte bu nedenledir ki, şehrin yıllık geliri birkaç misli arttığı halde nüfusu bir miktar azaldı.’’ Evet, nüfus artmamış, fakat Şanghay 21'inci asrı simgeleyen bir metropol haline gelmiş. Çevre yolları ve havalimanları göz kamaştırıcı. Daha 1990'da 100'den aşağı olan gökdelen sayısı 3000'e çıkmış. Ve hemen hepsinin mimarisi şaheser. Şehri ikiye bölen Yangtze Nehri'nin kolunun doğusundaki pirinç tarlaları, 1990'dan beri muazzam bir özel ekonomik bölgeye dönüşmekte. Her yıl milyarlarca dolar yabancı yatırım buraya akıyor.
***
‘‘Doğruyu gerçeklerde aramak’’ sözü, Deng Xiapeng'e ait. ‘‘Sosyalist’’ piyasa ekonomisinin ve her alanda pragmatik yaklaşımların mimarı o. Yaptığı reformlar sayesinde Çin'in GSMH'si 20 yılda 250 milyar dolardan 1 trilyon dolara geçmiş. Politik sistemde değişiklik yok, iktidarı Komünist Partisi elinde tutmaya devam ediyor. Pekin'de bir hükümet üyesi ile görüşürken şu gözlemi ifade ettim: ‘‘Desenize Deng, Rusya'da Gorbaçov'un yapamadığını başardı.’’ Muhatabım ‘‘Onlar idealist’’ cevabını verdi!
***
Deng devrimleri sonucunda ekonomide devlet sektörünün payı % 40. Rusya'daki gibi kamu teşebbüsleri yok pahasına elden çıkarılmamış, fakat KİT'lerin piyasa ekonomisi şartlarına uyacak şekilde yapılandırılmaları hedefi benimsenmiş. Henüz tam amaca varılmadıysa da süreç hızla devam ediyor. Ekonominin % 30'u özel sektörün, % 30'u ise ‘‘kolektif’’ denen teşebbüslerin elinde. ‘‘Kolektif’’ler, devletin katılım ve desteği ile küçük girişimcilerin kırsal bölgelerde kurdukları üretim ve hizmet birimleri. Bir nevi ‘‘köy-kent’’ sistemi. Birkaç tanesini gezdik. Avrupa'da ve ABD'de tanınmış markaların ürünleri buralarda imal ediliyor. Duyduğumuza göre Türk markalı bazı televizyonların parçaları da benzer yerlerde üretiliyor. Hatta artık Hereke halıları bile oralarda dokunuyormuş.
***
Ciddi bir sosyal sorun yolsuzluk. Cezası idama kadar gidiyor, fakat yine de önlenemiyor. Bunun bir nedeni, ücretlerin ve maaşların çok düşük olması. Başbakan bile ayda ancak 200 dolar maaş alıyor. Ücretleri yükseltmek gündemde, fakat başka ülkelerdeki tecrübelerin gösterdiği gibi, bu yoldan rüşvetin önlenebileceği şüpheli.
***
‘‘Bir ülke, iki sistem’’ kavramı da Deng Xiaoping'in. Hong Kong ve Macao'nun Çin'le birleşmeleri bu çerçevede gerçekleşti. Ekonomik ve sosyal sistemi tamamen değişik olan Hong Kong, Çin'e vergi bile ödemiyor. Şimdi Çin'in amacı, aynı süreçle Tayvan'ı anavatana bağlamak. Bu uğurda Tayvan'ın sadece politik ve ekonomik sistemini değil, fakat ordusunu da muhafaza etmesi kabul ediliyor. Kuşkusuz Tayvan konusu, Cumhurbaşkanlığı'na ‘‘iki Çin’’ görüşünü seçim kampanyasında savunan Chen Shui-bian'ın seçilmesiyle daha çetin bir sorun haline geldi. Fakat ABD'nin de müdahale edeceği bir silahlı çatışma, büyük bir olasılık olarak gözükmüyor. Chen söylemini yumuşattı. Kaldı ki, ne Çin ekonomik başarılarını tehlikeye atarak Tayvan'a saldırır ve ne de ABD bir savaşı kolay kolay göze alabilir.
***
Çin'de demokrasi mi? O şimdilik yok. Çin'de ilk devlet neredeyse M.Ö. 2000 yıllarında kurulmuş. Kesintisiz bir tarih, bir devlet geleneği ve kültür Çin'in özelliğini oluşturuyor. Çinliler 21'inci asra umut ve güvenle girdiler. Kendi milli felsefe ve mizaçları çerçevesinde çok kullandıkları bir deyimle her işlerini ‘‘birkaç adımda’’ yapıyorlar. İleride demokrasiye de belki bu yaklaşımla geçerler.
Paylaş