KARL Marx ‘‘Cehennemin yolu iyi niyetlerle döşelidir’’ demiş. ABD de Irak'ta savaş macerasına kurtarıcılık iddialarıyla başlıyor.
Ceberrut diktatör Saddam Hüseyin tasfiye edilecek. Kürtler, Şiiler, Sünniler ve Türkmenlerin birlik ve beraberlik içinde yaşayacakları katılımcı bir demokrasi kurulacak, Irak'taki demokratik devrim bölgede arkaik sistemlerle yönetilen diğer ülkelere sirayet edecek, Ortadoğu sürdürülebilir bir istikrara kavuşturulacak, global terörü besleyen siyasal ve sosyal ortam kökünden değişecek, kitle imha silahları etkin şekilde yasaklanacak. Bu arada, daha çok İngiltere'nin zorlaması ile Filistin sorunu da hatırlandı. 2003 yılı içinde Filistin bir bağımsız devlet haline gelecek, 2005 yılında da nihai sınırlar, mülteciler, Kudüs ve yerleşim merkezleri gibi çetrefil sorunlar bir çözüme ulaştırılacak. İsrail ile Lübnan ve İsrail ile Suriye arasında da barış antlaşmaları aktedilecek. Peki, bu güzel senaryoyu gerçekleştirmek için ABD savaştan sonra bölgede askeri mevcudiyetini kaç yıl sürdürmeyi düşünüyor? Türk-Amerikan Konseyi'nin bu hafta Washington'da yapılan toplantısında 25 yıldan bile söz edildi. Demek artık bölgenin Amerikan ‘‘imperium’’u altında şekilleneceği uzun bir süreç 20 Mart'ta başlamış bulunuyor.
* * *
Beklentilerin tam tersine dönmesi tabii hiç şaşırtıcı olmayacaktır. En başta Ortadoğu'da barış ve güvenliğin kilit unsuru olan Filistin meselesinin Bush yönetimi devrinde halledilmesi mucize gerektirir. Başkan Bush'un, İsrail Başbakanı Sharon'a bir çözüm empoze etmeyi göze alması oldukça uzak bir ihtimaldir. Aksine ABD, Irak'ı vururken İsrail kuvvetleri Filistin mülteci kamplarında dehşet saçmaya devam ederse, ABD'ye karşı tepki ve infial son haddine varır. Diğer taraftan ABD'nin, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya ve Japonya'daki başarısını tekrarlayarak Ortadoğu bölgesine de demokrasiyi benimsetmesi gerçekçi bir proje değildir. Bölgenin kendi iç dinamikleri ve politik kültürü göz ardı edilerek girişilecek teşebbüsler aksine dini radikalizmi tahrik eder, global terör kuvvet kazanır, medeniyetler savaşı kehaneti o zaman doğrulanabilir. Ortadoğu ve ABD hepimiz için bir cehenneme dönüşür. Amerika bir ölçüde felaket senaryolarını önlemek istiyorsa, operasyonlardan sonra tek başına hareketten mutlaka kaçınmalı, Balkanlar'da olduğu gibi yeniden yapılandırma projesinin uluslararası bir sorumluluk altında yürütülmesini sağlamalıdır. Filistin sorunu için eski Başkan Clinton'ın 2000 yılında taraflara sunduğu plan çerçevesinde bir çözüme İsrail razı edilmelidir. Bölgede dayatma sadece Arap ülkelerine olduğu sürece ABD başarısız olur.
* * *
ABD'nin politikası hiç değilse bu aşamada bir çılgınlık gibi gözüküyorsa, Türkiye'nin politikası bir vizyonsuzluk ve beceriksizlik örneği sergilemektedir. Bölgenin jeopolitik denkleminde en kritik konumda olan Türkiye'nin, askeri operasyonlara destek sağlamakta herkesten daha fazla ayak sürtmesi inanılmaz bir hata teşkil etmiştir. Üslerden ve limanlardan ABD kuvvetlerinin yararlanması ve ABD kuvvetlerinin Kuzey Irak'a geçmek üzere Türkiye'de konuşlandırılmalarına ilişkin müzakerelerdeki pazarlık zihniyeti ve üslubu Washington'daki en yakın dostlarımızı bile şaşırtmıştır. Hele Hazine'den Sorumlu Devlet Bakanı'nın ilk başta 92 milyar dolarlık bir yardım paketi üzerinde ısrar etmesi neredeyse istihza ile karşılanmıştır. Daha sonra üzerinde mutabakata varılan siyasi, askeri ve ekonomik paket ise 1 Mart'ta Meclis'in tezkereyi reddetmesi ve konunun tekrar Meclis'e sevkindeki bitmez tükenmez gecikmeler yüzünden suya düşmüş, ABD Türkiye'de asker konuşlandırmaktan vazgeçmiş ve Kuzey Irak operasyonunu başka ülkeler üzerinden yürütmeye karar vermiştir. ABD'de, özellikle Kongre çevrelerinde Türkiye'ye karşı gittikçe kuvvet kazanabilecek bir cereyan var. O kadar ki, Irak'ta bir Kürt devleti kurulması fikrine bile bir derecede destek mevcut. Kuzey Irak'ta ise bir gerginlik ve sürtüşme ortamı oluşuyor.
* * *
Türkiye, AKP hükümetinin deneyimsizliğinin, CHP'nin dogmatizminin, liderlerdeki uzak görüşlülük noksanlığının, devletin karar alma mekanizmasındaki dağınıklık ve çok kutupluluğun, güvenilirliğin yürümesinin sonuçlarını idrak edememenin, Cumhurbaşkanı'nın her sorunu salt hukuk açıdan değerlendirme ádetinin bedelini ne yazık ki ödeyecektir.