TATİLDE iken insan ciddi bir makale yazmak istemiyor. Biraz mizahi bir yazı kaleme almak için konu ararken Türkiye'nin geleneksel entelektüel gazetesindeki manşet dikkatimi çekti: ‘‘ABD, Türkiye'yi işgale hazırlanıyor.’’ Aradığım temayı bulmuştum.
Evet, zaten başından beri belliydi. Irak'taki kitle imha silahları meselesi ve zavallı Saddam Hüseyin'e yöneltilen ithamlar ABD'nin asıl hedefini gizlemek için ileri sürdüğü bahanelerdi. İran'ı da hesaba katarsak, Ortadoğu dünya petrol rezervlerinin neredeyse % 70'ine sahip (730 milyar varil) ABD ise kendi rezervlerinin erimesi yüzünden önümüzdeki yıllarda gittikçe daha fazla oranda Ortadoğu petrolüne muhtaç kalacak. Bu hayati kaynağın sürekli diktatörlerin, emirlerin, kralların, şeyhlerin veya mollaların kontrolünde kalmasına müsamaha gösteremezdi. Ortadoğu'yu Türkiye ve İran dahil yeniden yapılandırmak kaçınılmazdı.
* * *
ABD bu bölgenin istikrarı için 1979'a kadar İran ve Türkiye'ye güvenmiş, köktendinciler İran'a egemen olduktan sonra umudunu Türkiye'ye bağlamıştı. Fakat kendini bölgesel bir güç görmeye başlayan Türkiye, ABD'yi rahatsız ediyordu. Türkiye'nin daha mütevazı boyutlara indirgenmesi kaçınılmaz hale gelmişti. Washington ilk önce bu işe ekonomiden başladı. IMF tarafından Türkiye'ye 1999'da dayatılan çıpalı kur sistemi kısa sürede vahim bir krizi tetiklemek için düşünülmüştü. Nitekim 2001 Şubat'ında beklenilen oldu. O tarihten sonra ise Türkiye'nin ekonomik kırılganlığının devam ettirilmesi görevi Dünya Bankası'ndaki çalışmaları sırasında birçok başka ülkeyi dize getirmiş bir ekonomiste verildi.
* * *
Kemal Derviş devletin ekonomiye müdahalesine imkán bırakmayan bir seri reform gerçekleştirdi, ekonominin en ince ayrıntılarına kadar yönetimini IMF'ye teslim etti. Milli egemenlik kavramının kutsal olduğu Türkiye'de ekonomik egemenlik artık IMF'nin elindeydi. IMF'nin talimatlarından en ufak bir sapma Türkiye'yi Arjantin'in durumuna sürükleyecekti. Türkiye'nin eli kolu bağlanmış, Derviş misyonunu tamamlamıştı. Sosyal demokrasi ile liberalizmi bağdaştırmak idealini gerçekleştirmek üzere politikaya atıldı. Ne yazık ki seçtiği partiyi değiştirmek Türkiye'yi değiştirmekten daha zordu.
Irak krizi geliştikçe Türkiye'nin bocalamaları ABD'yi iyice tedirgin etti. Türkiye'nin yeni başbakanı neredeyse barışı kurtararak ABD'nin planlarını altüst edecekti. Buna müsaade edilemezdi. İlk önce Irak'a karşı operasyonun sadece güneyden yapılması öngörülürken planlar değiştirildi ve Türkiye'ye büyük sayıda asker konuşlandırabilmek amacı ile kuzeyden operasyona daha fazla ağırlık verildi. ABD artık Ortadoğu bölgesinde Türkiye ve İran gibi büyük bölgesel devletlerin kendisine engel olduğu kanaatine varmıştı. Irak'tan sonra İran'ın işgali, Türkiye'deki Amerikan kuvvetlerinin de idareyi ele geçirmesi kararlaştırıldı.
* * *
Amerikalı beyin avcıları daha şimdiden kendilerine itaat edecek bir başbakan arıyorlar. Büyük olasılıkla milliyetçilikten dinciliğe kadar her türlü kimliğe bürünmek esnekliğini gösteren ve şimdi de Amerikancı olmakta sıkıntı çekmeyecek bir eski komünist seçilecek. Arkasından Türkiye ve İran'ın küçültmeleri projesi yürürlüğe konacak.
Bir büyük Kürdistan kurulacak, İran Azerbaycan'ı bağımsız Azerbaycan ile birleştirilecek, Yukarı Karabağ ve Nahçıvan Ermenistan'a verilecek. Türkiye'nin batısı için ise Karen Fogg'un planı tatbik edilecek. İstanbul, Ege Bölgesi ve Akdeniz Bölgesi'nin Batı kısmı ayrı bir devlet haline getirilerek AB üyesi olacak. Yunanlıları tatmin etmek için Rum Patrikhanesi'ne Vatikan statüsü tanınacak ve Ayasofya yeniden kilise haline getirilecek.
* * *
Peki, bu arada Kıbrıs ne olacak? ABD, AB ile pazarlık yaparak ‘‘Siz Güney'i aldınız, Kuzey'i de bana verin’’ diyecek. Kuzey Kıbrıs'ta muazzam bir hava ve deniz üssü kurulacak. Bölgedeki yüz binlerce Amerikan askeri personeli tatillerini burada geçireceklerinden turizm ve ekonomi patlayacak.
Bu kapsamlı komplodan nasıl kurtulabiliriz diye düşünmek mecburiyetindeyiz. Ne yazık ki ok yaydan çıktı. Amerikalılar hava ve deniz limanlarında çalışmaya başladılar. Artık bundan sonra gelmeyin desek bile yakında her tarafımızda Amerikan askeri göreceğiz. Belki tek çare hepsi hakkında derhal suç duyurusunda bulunarak adalete teslim etmektir.