SOĞUK savaşın bitmesinden sonra Balkanlar’da patlak veren ve büyük insanlık facialarına yol açan etnik ihtilafların bir kısmı sürdürülebilir çözümlere kavuşmuş değil.
Bosna ve Kosova’daki kırılgan statüleri korumak görevini NATO askerleri üstlenmiş bulunuyor.
Bosna’da görevi AB kuvvetlerinin devralması planlanmış durumda. Ayrıca Kosova’da BM’yi, Bosna’da ise ‘uluslararası toplum’u temsil eden çok geniş yetkilerle donatılmış sivil yöneticiler mevcut. Fakat bütün bu tedbirlere rağmen çözüme varılmadıkça etnik çatışmaların tekrarlanabileceğini 17 ve 18 Mart’ta Kosova’da gördük. Arnavutlar ile Sırplar arasındaki çarpışmalarda yirmiden fazla insan öldü, yüzlerce ev tamamen yandı, 600 kişi yaralandı.
***
1999’da NATO’nun giriştiği hava harekátı Yugoslavya’yı kuvvetlerini Kosova’dan çekmeye zorlamıştı. O tarihten beri çözüm yolunda başlıca engel, Arnavutların Kosova’ya bağımsızlık verilmesinde ısrar etmeleridir. 1998’de yapılan müzakereler sırasında ABD, Arnavut emellerine sempati beslemekle beraber bağımsızlık talebini kabul etmek istememişti. Bunun sebebini eski Başkan Clinton’ın Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, ‘Madam Secretary’başlıklı kitabında şöyle izah ediyor:
’Bağımsızlığı desteklemek konusundaki isteksizliğimiz bir prensip kaygısından çok bölgedeki ülkelerin tutumu hakkındaki pragmatik değerlendirmemizden kaynaklanıyordu. Makedonya ve Yunanistan, sınırları içindeki Arnavutları ayrılıkçılığa teşvik edeceği endişesiyle bağımsızlığa karşıydılar. Diğer ülkelerde bağımsızlık emeli peşinde koşan azınlıklar vardı: Rusya’da Çeçenler, Gürcistan’da Abazalar, Türkiye’de Kürtler ve İspanya’da Basklar. Kaldı ki, bazı Avrupalılar bağımsız bir Kosova’nın İslamcı radikalizmin ve örgütlü suçların bir üssü haline gelmesinden korkuyorlardı. Avrupalıların desteği olmadan Kosova’daki hedeflerimize varamazdık.’
***
İşin ilginç yanı, Albright’ın bu çerçevede Kıbrıs’tan bahsetmemiş olmasıdır. Aslında Kosova bağımsız olursa neden KKTC tanınmasın sorusu pekálá akla gelebilirdi. Ne var ki ABD, KKTC’nin kurulmasından beri Kıbrıs’ta iki devlet esasına dayanan bir çözüme taraftar olmamıştı.
Kosova, Sırbistan’ın bir otonom bölgesiydi ve belirli bir sınırı vardı.Kıbrıs’ta ise ABD, yeşil hattı bir ateşkes hattı olarak görüyordu. Annan Planı bugün referandumlarda kabul görürse ilk defa Kıbrıs’ta tanınmış bir sınır ortaya çıkacaktır. Bunun ne kadar önemli olduğunu ne yazık ki Türkiye’de ve KKTC’de bazı liderler bir türlü zamanında anlayamadı.
***
Son olaylar Kosova’nın müstakbel statüsü konusunu yeniden gündeme getirdi. Kosova’da çözümün gecikmesinin etnik çatışmaların devamına müsait bir ortam yaratmasından ve bunların Makedonya’ya ve Bosna’ya da sıçramasından korkuluyor.
Sırbistan’da radikal milliyetçiliğin yükselişe geçmiş olması başka bir endişe kaynağı. Balkanlar’da köprülerin altından daha çok sular akması beklenebilir.
DÜZELTME: 20 Nisan tarihinde yayımlanan ‘Ortadoğu’da Kaos’ başlıklı yazımın üçüncü paragrafında, ‘1967’de geri kalan topraklar da İsrail tarafından ilhak edildi’ şeklindeki son cümlesinde ‘ilhak’ kelimesi ‘işgal’ olacaktır. Saygılarımla.