Bakire doğumla gelen yeni devlet

BİR önceki yazımda belirttiğim gibi, AB takvimi nedeniyle, önümüzdeki haftalarda ve aylarda Kıbrıs meselesinin çözümü Türkiye'nin politik gündeminde ağırlıklı bir yer işgal edecek.

Doğrusunu isterseniz son günlerde Irak üzerindeki yoğun odaklanma aslında abartılı. Irak'ta ne yapabileceğimiz, ne yapamayacağımız artık belli. Kıbrıs Türk halkının olduğu kadar Türkiye'nin de kaderi açısından Kıbrıs kat kat daha önemli. Kıbrıs'ta çözüm için ise bu aşamada dikkatimizi halen tek geçerli çözüm önerisi olan Annan planı üzerinde yoğunlaştırmalıyız. Planın en kritik ve tartışmalı noktalarını irdelemeye gayret edeceğim.

BİRLEŞİK CUMHURİYET

Annan planının en hassas yönlerinden biri egemenliğe ilişkin. Güney Kıbrıs, çözümün, mevcut ve kendi temsil ettiği ‘‘Kıbrıs Cumhuriyeti’’ çatısı altında şekillenmesini istiyor, Cumhurbaşkanı Denktaş da KKTC'nin egemenliğinin peşinen tanınmasında ve çözümün eşit iki egemen devlet arasında oluşturulmasında ısrar ediyordu. Annan planı bu açmazı ‘‘bakire doğum’’ formülü ile aşmaya çalıştı. Bu formülle geçmiş anayasal yapı üzerine sünger çekilerek yepyeni bir devlet kuruluyor, ancak KKTC'nin 1974'ten beri hukuki tasarruflarının yeni anayasa ile çelişkili bulunmamak koşulu ile geçerli kalması da sağlanıyor. Peki ‘‘Kıbrıs Birleşik Cumhuriyeti’’ni kim kuruyor? ‘‘Tesis Anlaşması’’ tasarısına göre ‘‘kurucu’’ yetkilerini kullanan Kıbrıslı Türkler ve Rumlar. Bu cumhuriyetin bünyesinde bir ‘‘Federal’’ ve iki ‘‘Kurucu’’ devlet olacak.

TERMİNOLOJİK 2 İTİRAZ

Annan planının muarızları işte bu noktada terminolojik bir itiraz ileri sürüyorlar. Onlara göre İngilizce ‘‘Constituent State’’in Türkçe'ye ‘‘Kurucu Devlet’’ olarak çevrilmesi yanlış, ‘‘Oluşturucu Devlet’’ demek daha doğru. Çünkü kurucu sözcüğünün İngilizcesi ‘‘founding’’. Oluşturucu Devlet ise Kurucu Devlet'ten bir gömlek aşağıda, yetkileri prensip itibarıyla daha dar. Ne var ki sözlüğe bakarsanız ‘‘founding’’ ile ‘‘constituent’’ eşanlamlı. Üstelik yeni devlete vücut veren anlaşmanın adı ‘‘Foundation Agreement’’. Bu anlaşmaya taraf olanlar ‘‘founder’’ değil de nedir?

ANAYASALARI GARANTİ

Anayasa açısından bir başka eleştiri şöyle: Annan planı iki bölgelilik esasını getiriyor, iyi de bunu yaparken 1960 antlaşmalarındaki ‘‘cemaat’’ haklarına yer vermiyor. Yine doğru değil, çünkü Kuzey'deki kurucu devletin adı ‘‘Kıbrıs Türk Devleti’’. Demek oluyor ki ‘‘cemaat’’ esasında olduğu gibi etnik ve kültürel kimlik korunmuş. Kıbrıs Türk Cemaati, Kıbrıs Türk Devleti olmuş. Bu devlet kendi anayasasını kendisi hazırlayacak. Kıbrıs Türk Devleti'nde münhasıran o devletin vatandaşları ‘‘Federal Devlet’’ düzeyinde seçim ve seçilme haklarını kullanabilecekler. Devam eden garanti antlaşması sadece federal anayasayı değil, fakat kurucu devletler anayasalarını da garanti ediyor.

VE FEDERAL SUÇLAR

‘‘Kurucu Devlet’’
in yetkileri çok geniş. Anayasa ile ‘‘Federal Devlet’’in yetkisinde olmayan tüm alanlarda kendi ‘‘egemen’’ yetkilerini kullanacak. Vatandaşlar için önemli olan konuların hemen hepsinde ‘‘Kurucu Devlet’’ yetkili. Gelir vergisi, eğitim, sağlık, sanayi, tarım, nakliye, sosyal güvenlik, medeni kanun, ticaret ve ceza kanunu bunların başlıcaları. ‘‘Kurucu Devlet’’in mahkemeleri sadece kurucu devletin kanunlarına karşı değil, fakat federal kanunlara karşı işlenen suçlarda da yetki icra edecek. Her iki ‘‘Kurucu Devlet’’in polisi ancak o devletin sınırları içinde konuşlandırılabilecek, kamu düzeninden ve güvenliğinden sorumlu olacak. Yetkileri federal suçları da kapsayacak.

Annan planını irdelemeye devam edeceğim.

PAZARTESİ: SINIR VE İKAMET
Yazarın Tüm Yazıları