IRAK Savaşı, Avrupa Birliği'nde dayanışmayı bir hayli sarstı. Buna rağmen AB katarı inişli çıkışlı bir yolda ilerlemeye çalışıyor.
Tarihinin en kapsamlı genişleme sürecini gerçekleştirirken bu büyümenin kaçınılmaz kıldığı kurumsal reformları hazırlamak üzere topladığı Konvansiyon artık çalışmalarının son aşamasına geldi. Konvansiyon'un Başkanı Valery Giscard d'Estaing (VGE) bir AB Anayasası projesini geçen hafta açıkladı. Şimdi ilk önce Konvansiyon projesi tartışılacak, arkasından hükümetlererası konferans Anayasa tasarısının metnine son şeklini verecek. Bu sürecin oldukça münakaşalı geçmesi olasılığı kuvvetli; çünkü gerek kurumsal reformlara gerek Ortak Dış ve Güvenlik Politikası'na (ODGP) ilişkin öneriler üyeler arasında olduğu kadar kurumlar arasında da ciddi görüş ayrılıkları doğuracak nitelikte.
* * *
VGE'nin taslağı, bugüne kadar uygulanan rotasyonlu altışar aylık dönem başkanlığı yöntemine son veriyor. AB Konseyi'nin bundan böyle 2.5 yıl için seçilen ve görev süresi bir defa daha uzatılabilecek bir başkanı olacak. ODGP'yi yürütmek yetkisi bir ‘‘AB Dışişleri Bakanı’’na veriliyor. Bu bakan aynı zamanda Komisyon'da Dışişleri'nden Sorumlu Başkan Yardımcısı görevini üstlenecek. Komisyon Başkanlığı'na gelince Konsey tarafından yapılan atama Avrupa Parlamentosu'nun onayına sunulacak. Avrupa Parlamentosu'nun yanı sıra bir Kongre ihdas ediliyor. Kongre'nin üçte biri AB Parlamentosu üyelerinden, üçte ikisi de milli parlamentolar üyelerinden oluşacak. Kurumlar arasındaki dengeleri Konsey, üyeler arasındakileri büyük devletler lehine değiştiren bu öneriler tepki çekmekten geri kalmadı. Bazı küçük devletler ve yeni üyeler bir muhalefet cephesi oluşturmaya çalışıyorlar.
* * *
Kurumsal reformlar yanında taslağın ODGP'ye ilişkin bölümü de tepkilere neden oluyor. Bu önerilerin amacı uzun vadede bir ortak savunma politikası oluşturmaktır. İsteyen ülkeler şimdiden bir araya gelerek bunun nüvesini teşkil edebilecekler, bir saldırıya karşı birbirlerine otomatik yardım taahhüdünde bulunabilecekler. Bir ‘‘Avrupa Silah ve Stratejik Araştırma Ajansı’’ kurulacak. VGE'ye göre bu kuruluş ABD ile askeri güç alanında mevcut gediğin kapatılmasına katkıda bulunacak. Savunma masrafları artırılacak, NATO yükümlülükleri saklı kalacaksa da AB, NATO'dan tamamen bağımsız olarak kapsamlı askeri operasyonlara girişebilecek. 29 Nisan'da Brüksel'de bir araya gelen Fransa, Almanya, Belçika ve Lüksemburg liderleri de VGE'nin önerileri doğrultusunda bir açıklamada bulundular. Fransa Cumhurbaşkanı Chirac tek kutuplu bir dünya düzeni yerine çok kutuplu bir düzen hedefinin güdüldüğünü açıkça söyledi. AB'nin ayrı bir savunma yapısı ve gücü geliştirmesi kuşkusuz kolay olmayacaktır. Ancak AB'nin tarihinde ilk başta hayalci görünen bir fikrin zamanla hayata geçirildiği çok görülmüştür. EURO projesi bunun en güzel örneğidir.
* * *
Türkiye Konvansiyon'un çalışmalarına aralarında Kemal Derviş'in de bulunduğu bir delegasyonla aktif şekilde katıldıysa da hükümetlerarası konferansa davet edilip edilmeyeceği henüz bilinmiyor. Ne var ki Türkiye, Avrupa'da savunma ortamının hiç değilse bir ölçüde değişmesi olasılığını artık dikkatle değerlendirmelidir. NATO devam etse bile ittifakın gittikçe iki direkli bir yapıya dönüşmesi, NATO ve AB'nin savunma işlevleri açısından aralarında bir görev paylaşımı yapmaları mümkündür. Türkiye'nin AB üyeliği politik ve ekonomik boyuta paralel olarak ağırlıklı bir güvenlik boyutu kazanmaktadır. Türkiye'nin üyelik müzakerelerinin başlaması için verilen 2004 sonu randevusunu kaçırmaması bu açıdan da çok önemlidir. Fakat, Kopenhag kriterlerine uyum sağlamak amacıyla yapılmakta olan yasal değişikliklere rağmen, bu randevuya sadık kalabileceği konusundaki kuşkuların bertaraf edildiği söylenemez. Ankara AB konusunda bazı taktik ayarlamalar yapıyor, fakat bir türlü stratejik bir yaklaşım geliştiremiyor. İç gündem kurumsal keşmekeş ve gerginliklerle çok yüklü olduğundan ülkenin uzun süreli sorunlarına eğilemiyor. ‘‘Devlet politikası’’ndan söz ediliyor, fakat en yüksek makamlarda bulunanların bu politikaya tamamen aykırı davranışları engellenemiyor.