İlter Türkmen: Avrupa takvimi ve Kıbrıs (1)






İlter TÜRKMEN
Haberin Devamı

GEÇEN hafta Londra'da, Türkiye'nin karşılaştığı sorunların ve onu bekleyen sınavların irdelendiği ve kapsamlı şekilde tartışıldığı bir konferansa katıldım. İştirak edenler arasında Türkiye'den olduğu kadar başka ülkelerden de gazeteci, yazar, akademisyen, diplomat, politikacı ve hükümet temsilcileri vardı. Doğal olarak AB'ye üyelik süreci, Kıbrıs ve Türk-Yunan ilişkileri üzerinde çok duruldu. Bu arada son zamanlarda Avrupalıların sık sık gündeme getirdikleri Türk Silahlı Kuvvetleri'nin temel politikaların oluşturulmasında ve uygulanmasında oynadıkları rol de geniş tartışmaların konusunu teşkil etti.

***

Bugün daha çok Kıbrıs'ı ele almak istiyorum; çünkü AB açısından en sıkışık takvim bu sorunla irtibatlı. Ankara bunu kabul etmiyor. Resmi görüşümüze göre AB üyelik sürecinin Kıbrıs hakkında bir takvimi olamaz. Kıbrıs konusu, yaptığımız girişimler sonunda üyelik müzakerelerinin başlaması için koşul niteliğinde olan politik kriterlerden çıkarıldı ve politik diyalog çerçevesine alındı. Siyasal açıdan olmasa bile yönetimsel ve hukuksal açıdan bu görüş doğru. Katılım ortaklığı sürecinin belirli bir süresi olmadığı da göz önünde bulundurulmalıdır. Müzakerelerin başlamasını istediğimiz kadar geciktirebiliriz. Milli program açıklansa bile uygulamasını erteleriz, olur biter. Ancak Kıbrıs söz konusu olduğu ölçüde takvim Türkiye'nin üyelik sürecine değil, Kıbrıs'ın üyelik sürecine bağlı. Güçlük buradan kaynaklanıyor. Bu süreci ise kontrol etme imkánımız yok.

***

Güney Kıbrıs halen üyelik müzakerelerinde en ileri aşamaya ulaşmış adaylar grubunda. Gerçi GKRY'nin katılım ortaklığı belgesinde, aynen Türkiye için olduğu gibi, çözümün desteklenmesi gerektiği kaydı var, fakat bunun dışında Kıbrıs'ın üyeliğini engelleyecek veya geciktirecek bir sorun yok. Müzakereler büyük bir olasılıkla 2002 yılında tamamlanacak, AB Konseyi'nde bir itiraz ileri sürülmezse 2003 yılında parlamentolar onaylarını verecek ve Güney Kıbrıs 2004 yılında üye olabilecek.

Güney Kıbrıs, sorun çözümlenmeden üyeliğe alınır mı, alınmaz mı? Konu çok tartışıldı. Bugün genellikle Türkiye ve KKTC uzlaşmaz olarak algılandıkları için, üyelerin çoğunun çözüm olmasa bile GKRY'yi üyeliğe kabul etmek eğilimine girdikleri açıkça gözleniyor. Hiç değilse bu kapıyı gittikçe daha fazla aralıyorlar. Peki, bu olasılık gerçekleşirse ne olur? Kesin olarak bir şey söylenemezse de Türkiye'nin üyelik perspektifinin bundan büyük darbe alacağını tahmin etmek zor değil. AB içinde Yunanistan-GKRY cephesi, Türkiye'yi baskı altında tutmak için elinden geleni kuşkusuz yapacak. Türkiye ile AB arasında gerginlik kaçınılmaz hale gelecek. Türkiye buna rağmen AB'ye üye olmak siyasetini devam ettirirse Kıbrıs'ta pozisyonundan gerilemek ve daha büyük bir bedel ödemek mecburiyetinde kalacak.

***

KKTC için sonuçlar daha az vahim olmaz. Bugün bile Kuzey Kıbrıs'ta bir politik, ekonomik ve sosyal rahatsızlık açıkça görülüyor. İstikbali belirsiz toplumların sadece resmi demeçlere güvenerek etrafı toz pembe görmeleri beklenemez. KKTC'deki bu huzursuzluğu bizzat Başbakan Yardımcısı Mustafa Akıncı, Türkiye Cumhurbaşkanı'na, Hükümet Başkanı'na ve üyelerine aktardı. Geçen kasım ayında, BM Genel Sekreteri'nin gözetimi altındaki dolaylı müzakerelerinden çekilme kararının alındığı Türkiye-KKTC Ortaklık Konseyi'nin arifesinde yazdığı bir mektupla, Güney Kıbrıs'ın tek başına AB üyeliğine kabulünün Ada'dan göç eğilimini süratlendireceğini hatırlattı ve bu durumun gerek Türkiye'yi, gerek KKTC'yi uluslararası alanda çok zayıflatacağını vurguladı.

***

Neden bu kadar katı bir tutum aldık? Şimdiye kadarki müzakerelerde hakikaten köşeye mi sıkıştırılmıştık? AB'ye gireceğiz diye Kıbrıs'taki çıkarlarımız mı tehlikeye girmişti? Bir sonraki yazımda bu soruları yanıtlamaya çalışacağım.

Yazarın Tüm Yazıları