Avrupa serüveninde yeni aşama

BU yazıyı kaleme almakta zorlanıyorum; çünkü bugün 13 Aralık'ta, öğlene kadar gazeteye göndermem gerekiyor.

Oysa Kopenhag Zirvesi'nin ancak bazı sonuçları belli oldu. Türkiye ile üyelik müzakerelerinin başlamasına AB Konseyi Aralık 2004'te Komisyon'un ilerleme raporunu da değerlendirerek karar verecek. Bu tarihin öne alınması için Türk delegasyonunun çabalarının sürdüğü anlaşılıyor. Kıbrıs konusunda ise akşama kadar belirsizlik devam edecek. Bu durumda spekülasyonlar yapmaktansa, Kopenhag'dan çıkacak nihai kararlar ne olursa olsun geçerli sayılabilecek bazı gözlemleri vurgulamayı yeğliyorum.

* * *

Kopenhag Zirvesi'nden sonra Türkiye'nin uzun Avrupa serüveninde yeni bir aşamaya giriyoruz. Düş kırıklığımıza rağmen AB'ye üye olmak çabalarından herhalde vazgeçecek değiliz; çünkü mücadeleyi sonuna kadar sürdürmek, istikbali ve gelecek kuşakları düşünerek üstlendiğimiz bir görev sayılmalıdır. Zirve sonuçlarının üyeliği garanti edemeyeceğini unutmayalım. İster 2004'te, ister 2005'te başlasın üyelik müzakereleri uzun ve çetin olacak, zaman zaman gerginlikler yaşanacaktır. Süreç bitince de, AB Konseyi'nin, Avrupa Parlamentosu'nun ve 2007'den sonra teker teker 27 ülkenin parlamentolarının onayı gerekecek. Tek bir ülke bile üyeliği bloke edebilecek. Evet, böyle bir durum şimdiye kadar hiçbir üyenin başına gelmedi, fakat yine de bütün olasılıkları göz önünde bulundurmak isabetli olur. Özellikle Güney Kıbrıs bir çözüm olmadan AB üyeliğini elde ederse tek başına veya Yunanistan ile birlikte engel oluşturabilir. Bu ihtimal gerçekleşirse bütün çabalarımız heba mı olur? Kesinlikle hayır. Türkiye daha demokratik, ekonomik alanda daha güçlü, iç çelişkilerini aşmış, çağdaş bir politik kültüre ulaşmış ülke haline gelir. AB'ye girmemenin sakıncaları geniş ölçüde bertaraf edilmiş olur.

* * *

Her ne kadar bazı acemilikler yapılmış ve lüzumsuz hırçınlıklar sergilenmişse de, AKP Başkanı'nın ve yeni hükümetin çabaları takdir edilmelidir. Bununla beraber temel bir zaafımız son haftalarda yine ortaya çıkmıştır. Türkiye'de yıllardan beri karar mekanizması ağır işlemektedir ve aksamaktadır. Karar almada gecikmenin yanlış karardan dahi daha kötü olduğu, her kararın beraberinde risk getirdiği bilincine bir türlü varılamamaktadır. Ankara'da çok sayıda ve dağınık karar merkezleri türemiştir. Bu yüzden karar almaktan çok, son dakikaya kadar karar erteleme yoluna gidilmekte ve fırsatlar kaçırılmaktadır. Hükümetin politik sorumluluğunu tek başına yüklenmesi sağlanamazsa, Türkiye yalpa vurmaya devam eder.

Bir başka gözlem: Politikalarından rahatsız olduğumuz ülkelere karşı çok kolaylıkla yaptırımlardan söz ediyoruz. Müzakere tarihi konusundaki davranışları nedeniyle hemen Fransa'ya ve Almanya'ya karşı ekonomik önlemler gündeme geldi. Belleğimiz galiba zayıf, daha önce başka gelişmelerle ilgili olarak yaptırım uyarılarında bulunmuştuk, birçoğunu gerçekleştiremedik, gerçekleştirdiklerimiz de ters tepti. Bir silah ihalesi yüzünden AB üyeliğimizi kuvvetle destekleyen Fransa daha mesafeli davranmaya başladı.

* * *

Bir yanlışımız daha oldu. İsim zikrederek bazı aday ülkelerle Kopenhag kriterlerini yerine getirmedikleri halde AB'nin müzakereler başlattığını ve bu şekilde çifte standart tatbik ettiğini ileri sürdük. Bu ülkeleri rencide etmeye lüzum yoktu. Bunların Kopenhag kriterlerinin uygulanmasını müzakereler başladıktan sonra tamamlamaya devam ettikleri doğrudur, fakat onların çözümlenmemiş sorunları aynı boyutta değildi. Diğer taraftan büyük olasılıkla özellikle bazı duyarlı konularda aynı esnek yaklaşımdan ileride Türkiye'nin de yararlanması gerekecektir.

Cumartesi sabahı tablo tam olarak ortaya çıkınca, gerçekçi bir değerlendirme yapılmalı ve ivme kaybedilmemelidir. 1999 Helsinki Zirvesi'nden sonra adeta AB dosyasını rafa kaldırmıştık. Bu yüzden çok vakit kaybettik. Yumurta kapıya dayanınca alelacele kanunlar çıkarttık, fakat bunlar yeterli ölçüde kapsamlı olmadı ve uygulamaya geçilemedi. Artık bundan sonra aynı hataları tekrarlamayalım. Son iki üç hafta içinde gösterdiğimiz mücadele azmimizi devam ettirelim. Gerçekleri gözden kaçırmayalım, hayallere dalmayalım, kısa vadeyi uzun vadeye hiçbir zaman tercih etmeyelim.
Yazarın Tüm Yazıları