Avrupa Konseyi’nde bitmeyen sıkıntılar

AVRUPA Konseyi, özellikle insan hakları ve hukukun üstünlüğü alanında bir bakıma Avrupa Birliği’yle ilişkilerimizin aynasıdır.

Avrupa Konseyi’yle ilişkilerimiz ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararları, AB hukuk kavramlarına ve politik kültürüne ne derecede uyduğumuzun kıstası sayılır.

Son yıllarda AİHM, bireysel başvurular üzerine Türkiye’yi tazminat ödemeye mahkûm eden veya yeniden yargılama talep eden çok sayıda karar kabul etti. AİHM’nin başka konularda da kararları mevcut. Mahkemenin 4’üncü Dairesi tarafından 29 Haziran 2004’te alınan ’türban’ kararı, TBMM Başkanı ile Anayasa Mahkemesi Başkanı arasında patlak veren tartışmada da ele alındı.

Halen ‘Büyük Daire’nin onayını bekleyen bu karar, türbanın üniversitelerde yasaklanmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) ihlali olarak görülemeyeceğini hükme bağlamıştı. Ne var ki üniversitelerde türbana izin veren bir anayasa değişikliğine gidildiği takdirde AİHM’nin geçen yıl aldığı karara dayanarak böyle bir değişikliğe mutlaka itiraz edeceği sonucuna varılamaz.

Türbanın yasaklanmasının AİHS’yi ihlal etmediği görüşü, türbana izin verilmesinin sözleşmeyi ihlal edeceği anlamına gelmeyebilir.

* * *

Loizidu davasından sonra AİHM’ye Kıbrıs’taki mülkiyet sorunlarına ilişkin yüzlerce başvuru yapıldı. Bunlardan bir tanesi geçenlerde kabul edildi ve bu suretle diğerleri için de emsal oluştu. Davaların ilk önce KKTC’de kurulan tazmin komisyonlarına havale edilmesi konusunda ise daha bir ilerleme yok.

Güney Kıbrıs’ın şimdi KKTC’de Rumlara ait taşınmazları tasarrufları altında bulunduran Türkleri ve yabancıları kendi mahkemelerinde yargılamaya ve cezalandırmaya girişmesi, mülkiyet meselelerini iyice karmaşık hale getirdi. Başımız daha çok ağrıyacak. Türkiye’deki gayrimüslim azınlıkların da mülkiyet sorunlarını AİHM’ye taşımaya başladıklarını unutmayalım.

AİHM, Öcalan’ın yargılanmasının adil olup olmadığına iki gün sonra karar verecek. Menfi olacağı anlaşılan bu karar üzerine yeniden yargılanma konusunun Türkiye’de ne şekilde ele alınacağı belli değil. Çünkü Öcalan ve onunla birlikte 90 kişi, 2003 yılındaki bir mevzuat değişikliğiyle yeniden yargılanma kapsamı dışında bırakıldı.

AİHM’nin kararından sonra Öcalan’ın avukatları, temel hak ve özgürlüklere ilişkin sözleşmelerin önceliğini tanıyan Anayasa’nın 90’ıncı maddesine dayanarak yeniden yargılama için Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurabilirler. Fakat mahkeme, iç hukuka göre başvuruyu reddederse bu karar yöntemsel nitelikte olacağından Yargıtay’da itiraz hakkı doğmayacak.

Aslında AİHM daha önce 90 kişilik kategoriye giren 25 kişi hakkında da yeniden yargılama kararı almıştı. Kararın uygulanmasından sorumlu Bakanlar Komitesi, konuyu Türk hükümetine de aksettirmişti. Bu iş de şimdilik askıda.

* * *

Peki, Ermeni ‘soykırımı’nı reddettiği için Türk Tarih Kurumu Başkanı aleyhinde bir İsviçre kantonunda başlatılan soruşturma hakkında AİHM’ye gidilebilir mi? Bunun için ilk önce İsviçre’deki bütün hukuk yollarının tüketilmesi gerekir.

Diğer taraftan AİHM’nin benzer sayabileceği davalarla ilgili olarak daha evvel aldığı kararlar çok dikkatle incelenmelidir. Ters tepebilecek bir başvuru, AİHM bir yargı mercii olduğu için Ermeni savlarını güçlendirebilir.

AİHM’nin kararlarının uygulanmaması bütün AB üyelik süreci boyunca işimizi zorlaştıracaktır. Kararların uygulanmasından sorumlu olan Bakanlar Konseyi belki bir ölçüde esneklik gösterebilir, zaman tanıyabilir; fakat sonunda kararlara uymak dışında bir opsiyon yok.
Yazarın Tüm Yazıları