Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Türkiye

AVRUPA İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) şimdiye kadar Türkiye’yle ilgili birçok davaya baktı. Mahkemenin laiklik konusundaki tutumu genellikle son derece kesin.

Köktendinci eğilimleri veya faaliyetleri dolayısıyla ordudan ihraç edilenlerin yaptıkları başvurular reddedildi. 10 Kasım’da da, Mahkemenin Büyük Dairesi, üniversitelerde türban yasağının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini (AİHS) ihlal etmediği yolunda daha önce 4. Daire tarafından alınan kararı onadı.

AİHM’nin çeşitli konularda Türkiye hakkında verdiği kararların genellikle dengeli bir yaklaşım yansıttığı söylenebilir. Örneğin, Kıbrıs’taki gayrimenkuller hakkındaki Loizidu kararı Türkiye’yi güç durumda bırakacak nitelikte idi. Sürekli emsal teşkil etmesi halinde hem tazminat ve hem de gayrimenkullerin iadesi açısından üzerimizde baskı icrasına müsaitti.

Geçen eylül ayında kabul edilen Xenides Arestis pilot davasındaki kararın ise iki yeni özelliği var. Birincisi, devlet sayılmadığı için KKTC’nin bütün tasarruflarının geçersiz olduğu görüşü benimsenmiyor. KKTC’de etkili bir yargı merciinin bulunabileceği kabul ediliyor. İkincisi bu yargı yolunun, gerekli yapısal düzenlemeler yapıldığı takdirde, Güney’de yaşayan Rumlar için de geçerli olabileceği sonucuna varılıyor.

Mayıs ayında Öcalan hakkında aldığı kararda ise mahkeme, yargılamanın adil olmadığına hükmetti; fakat yeniden yargılama konusunda ısrarlı davranmadı. Yeniden yargılama yerine ‘dosyanın yeniden açılması’ opsiyonuna kapıyı açık bıraktı. Bu yöntemle yeniden yargılamaya gidilmeden dosya kapatılabilir.

***

Türban yasağı hakkındaki karara tekrar dönelim. Bu karar hakkında Türkiye’de büyük bir tartışma sürüyor. Başbakan ve Dışişleri Bakanı, AİHM kararının üniversitelerde türban yasağını kaldıran bir mevzuat değişikliğine engel olamayacağını savunurken, Cumhurbaşkanı Sezer meselenin artık kapandığı ve Anayasa değişikliği yoluyla AİHM’nin kararına aykırı bir uygulamaya gidilemeyeceği görüşünü ifade etti.

Cumhurbaşkanı hatta AİHM’nin kararı olmasa dahi, laiklik Anayasa’nın değiştirilemez maddeleri arasında bulunduğundan, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararla bağdaşmayan bir değişikliğin yapılamayacağında ısrarlı. İç hukuk bakımından bu yaklaşımın ne kadar geçerli olduğu ayrı bir tartışma konusu. Ancak AİHM açısından meselenin tamamen kapanmış sayılması gerektiği savı üzerinde biraz durulabilir.

Evet, AİHM laiklik kavramı konusunda Türk Anayasa Mahkemesi ile aynı görüşte. Kararında ‘...laiklik kavramı AİHS’nin temelindeki değerlerle uyumludur. Bu kavramın savunulması, Türkiye’deki demokratik sistemin korunması için gerekli sayılabilir’ diyor. Ancak, yine de günün birinde Anayasa değişikliğiyle türban yasağı kaldırılır ve buna karşı AİHM’ye bu değişiklik aleyhinde başvurulursa, mahkemenin, AİHS’nin genel felsefesi ışığında, böyle bir Anayasa değişikliğini geçersiz sayması olasılığı hemen hemen yoktur.

Kaldı ki AİHM kararında ‘kanunların yetkili mahkemenin yorumladığı şekilde geçerli olduğu’ noktasından hareket ediyor ve bu nedenle Anayasa Mahkemesi’nin kararını esas alıyor. Anayasa değişikliklerine karşı ise Anayasa Mahkemesi’ne müracaat yolu kapalı.

***

Siyasi bakımdan hükümetin türban meselesinde bugünkü durumu değiştirmeye kalkması kuşkusuz çok tehlikeli ve hatalı olur.

Fevri tepkilere ve yüksek perdeden retoriğe rağmen böyle bir basiretsizlik yapılacağını sanmıyorum.

Ancak AİHM kararına dayanarak politik görüşleri zorlama hukuki yorumlarla desteklemeye çalışmak da galiba pek isabetli değil.
Yazarın Tüm Yazıları