AVRUPA İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yıllardan beri Türkiye hakkında yalnız hukuki değil, fakat aynı zamanda siyasi sonuç ve yansımaları olan kararlar alıyor.
Örneğin Loizidu kararı ve onunla bağlantılı diğer kararlar Kıbrıs sorununun temel verilerini etkileyecek nitelikteydiler. 29 Haziran’da türban hakkında alınan karar ise Türkiye’deki laiklik tartışmasının özüne iniyor.
İstanbul Üniversitesi’ni 5’inci sınıftayken türban taktığı için 1998’de terk etmek mecburiyetinde kalan Leyla Şahin’in başvurusu üzerindeki incelemesini sonuçlandıran AİHM 4’üncü Dairesi, şikáyet konusu tasarrufların, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) ihlali olarak görülemeyeceğine karar verdi. Karara 3 ay içinde 17 üyeli ‘Büyük Daire’ nezdinde itiraz edilebiliyorsa da itirazı ilk aşamada inceleyecek 5 kişilik heyetin bunu gerekli addetmesi olasılığı bir hayli zayıf.
* * *
AİHM başka davalarda da türbanın okullarda yasaklanmasının AİHS’ye aykırı olmadığı hükmüne varmıştı. Fransa’daki türban tartışmalarının ve devlet okullarında türban gibi dinsel sembolleri yasaklayan kanunun da AİHM’yi etkilediği kuşkusuzdur. Ne var ki, şimdiye kadar söz konusu olan ilk ve orta öğretim kurumlarıydı. Üniversiteler ele alınmamıştı.
Bugün Fransa’da bile üniversitelerde türban yasaklanmış değil. Şahin kararında üniversitelerde de türban yasağının haklı görülmesi AİHM’nin içtihadına yepyeni bir boyut getirmiştir.
AİHM Şahin’in üniversite tahsiline başlarken türban yasağını zaten bildiğini belirtmekle kalmıyor. Anayasa Mahkemesi ve Danıştay’ın ‘türbanın Cumhuriyetin temel prensipleri ile uyuşmadığı’ yolundaki görüşlerini benimsiyor. Türban takılmasının zorunlu bir dini görev olarak algılanmasının, aynı düşüncede olmayanların haklarının korunmasını da gündeme getirdiğini ve bu nedenle türban takma özgürlüğünün kısıtlanmasının bir sosyal ihtiyaca cevap verdiğini ifade ediyor.
* * *
Yine AİHM’ye göre Türkiye’deki aşırı siyasi cereyanlar son yıllarda kendi dini sembollerini ve toplum kavramını dayatmak çabası içine girmişlerdir.
AİHM kararı neredeyse bir laiklik manifestosu. Üstelik Anglosakson hukuku bu alanda daha höşgörülü olmasına rağmen, karar, bir İngiliz’in başkanlığında 7 üyenin oybirliği ile kabul edildi. Evet, AİHM’nin mesajı çok net. Umarız bu mesaj, diğer Müslüman ülkelerdekinden bile daha ideolojik bir hale gelmiş olan Türkiye’deki türban inatlaşmasına son verir.
AİHM 29 Haziran’da bölücü terör devrinde köylerinden göç etmek zorunda kalanlardan 15 kişinin yaptığı başvuruyu da karara bağladı. 1500 benzer başvuru için emsal oluşturacak kararda mülkiyetin korunmasına, mesken ve aile hayatına saygıya ve zararın etkin şekilde tazminine ilişkin AİHS Sözleşmesi hükümlerinin ihlal edildiği sonucuna varılıyor. Tazminat konusundaki karar ise, Türkiye’de iç hukuk yollarının açılması beklentisi ile ertelendi. Köye dönüş sorununun çözümlenmesi amacıyla TBMM’ye sunulmuş olan tasarının bir an önce yasallaşması çok yerinde olur.
Son Brüksel AB zirvesi sonuçlar belgesinde ‘Güneydoğu’ya yapılan atıf esasen bu meseleyi kastetmekteydi. AB ve Avrupa Konseyi değerlendirmeleri arasındaki etkileşim daima göz önünde bulundurulmalıdır.