Paylaş
AMERİKAN Başkanlık ve Kongre seçimlerinin sonucu yarın sabah erken saatlerde belli olacak. Başkanlığa George W.Bush veya Al Gore'un seçilmesi yanında Senato ve Temsilciler Meclisi'nde çoğunluğun Demokrat veya Cumhuriyetçi olması da ABD'nin genel politikasına yön veren denklemi oluşturacak.
Başkanlık seçimleri geleneksel olarak çok çekişmeli, renkli ve folklorik geçer. Bu sefer pek öyle olmadı. Kampanya sırasında gerek Bush gerek Gore fazla çekici adaylar olarak ortaya çıkamadılar. Gore sıkıcı, Bush ise biraz ham bir kişilik yansıttılar. Clinton'un sevimliliği, karizması ve politik mahareti hiçbirinde yoktu. Yine de Amerikan halkı uzun süren kampanya sırasında Başkan olacak kimsenin kuvvetli ve zayıf tarafları hakkında bir ölçüde fikir edinebildi. Bir ölçüde diyorum, çünkü bir insanın yeteneği ve özellikle karakteri ancak sorumluluk makamına oturduktan sonra anlaşılır.
İki aday arasında ekonomik ve sosyal politika yaklaşımları bakımından belirgin farklar var. Bush vergi politikası gibi konulardaki tutumları ile daha çok büyük şirketlere yakın olarak algılanıyor. Gore ise daha fazla bir sosyal duyarlılık ifade ediyor. Deneyim alanında Gore açık bir şekilde üstün. Amerika'da başkan yardımcıları çok kere arka planda Başkan'ın ölümü olasılığına karşı bekletilen ve protokol dışında fazla işlevi olmayan kimselerdir. Gore ise Clinton'un yakın müşaviri olarak çalışmış ve çevre sorunlarında öncü rolü oynamıştır.
* * *
Dış politika alanında Gore Bush'a daha da büyük fark atıyor. Küreselleşme konularında bilgili, uluslararası müzakereler yönetti. Bosna buhranında 1995 yılında Sırplara karşı sert bir politikanın şampiyonluğunu yaptı, diğer dünya liderlerini tanıyor. Texas Valisi olan Bush'un dış politika deneyimi ise bariz şekilde az.
Gore, Bush'un Soğuk Savaş zihniyetinden sıyrılmadığını iddia ediyor. Gerçekten de Bush'un güze savunması konusundaki tutumu dikkat çekici. Clinton Rusya ve Çin ile büyük ihtilaf yaratacak ve silahlanma yarışını körükleyebilecek nitelikte olan füzesavar füzeler programını askıya almıştı. Şimdi Bush bu programın uygulanmasını yeniden gündeme getirmek niyetinde. Bush'un Bosna ve Kosova'dan Amerikan kuvvetlerinin çekilmesi gerektiğine ilişkin sözleri de etrafta endişe yarattı. NATO Genel Sekreteri Lord Robertson, Bush ile temas kurarak ondan tek taraflı bir harekete girişmeyeceği yolunda teminat koparmaya çalıştı.
* * *
Bush, IMF'ye kızıyor. 1998'de Rusya'ya verilen 4.8 milyar dolarlık kredinin o zamanki Başbakan Çernomirdin'in cebine girdiğini iddia ediyor. Gore, Avrupa Birliği ile daha yakın ilişkileri destekliyor. Uluslararası ticaret müzakerelerinde işçi hakları ve çevrenin korunması gibi gelişme yolundaki ülkelerin rekabet güçlerini azaltacağı için itiraz ettikleri meselelerin ele alınmasını istiyor.
Seçim kampanyası sırasında su yüzüne çıkan farklı yaklaşımları fazla abartmamak lazım. Her ülkede olduğu gibi, Amerika'da da politikacıların oy avlamak için söyledikleri ile iktidara geldikleri zaman güttükleri politikalar arasında büyük bir tutarlılık yoktur. Seçim heyecanı yatıştıktan sonra gerçekçilik hákim olur.
Türkiye bakımından Gore ile Bush arasında büyük farkolabilir mi? Bush, kampanya sırasında Ermeni sorunu ile uğraşacağını vurguladı. Kendisi petrol şirketlerine çok yakın, fakat Bakü-Ceyhan boru hattına fazla sıcak bakmadığı söyleniyor. Buna karşın, Bush'un Başkan Yardımcısı adayı Dick Cheney ve olası Dışişleri Bakanı General Colin Powell, Özal devrinde Türkiye'yi kuvvetle desteklemiş kimseler. Gore'a gelince, normal olarak Clinton'un politikasını gütmesi beklenir. Belki Türkiye açısından aralarında büyük fark yok. Unutmayalım, bundan sekiz yıl önce baba Bush seçilemeyecek diye endişe duymuştuk. Oysa Clinton Türkiye'nin unutamayacağı bir dostu oldu.
Paylaş