Alman Parlamentosu kararından sonra Ermeni meselesi
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
ALMAN Federal Parlamentosu da sonunda 1915 olaylarına ilişkin bir karar kabul etti. Diğer Avrupa ülkeleri parlamentolarının kararları için olduğu gibi yine sert tepki gösterdik, fakat olan oldu.
ABD Temsilciler Meclisi’nde de yeni bir girişim var. 2000 yılında Clinton yönetimi son dakikada komisyonlarda hazırlanan karar tasarısının genel kurula gelmesini önlemişti. Başkan Bush’un da aynı eğilimde olduğu tahmin ediliyor. İşler aksi gider ve ABD Kongresi de kervana katılırsa Ermeni iddialarına destek vermeyen tek ağırlıklı ülke İngiltere kalacak. Zannediyorum ki artık rutin hale gelen tepkilerimizin ötesinde Ermeni meselesine bir yaklaşım geliştirmek gerekiyor.
***
Alman Parlamentosu’nun kararı diğerlerinden farklı. ’Soykırım’ sözcüğünü doğrudan kullanmadan Ermeni iddialarına destek veriyor, ayrıca Türk hükümetinin ve toplumunun ‘tarihi ile yüzleşmesini’ istiyor. Diğer kararlar bazen Türkiye’den bile söz etmeden yalnızca ‘soykırım’ olgusunu kabul ediyorlardı. Türkiye’den aslında bir talep yoktu. Bu tutumun bir de mantıki bir tarafı vardı, çünkü Almanya’dan başka tarihi ile yüzleşen bir başka ülke mevcut değil.
Tarihinde soykırım tarifine giren olaylar cereyan etmiş ülke sayısı bir hayli kabarık. Sadece Rusya’yı ele alırsak, Çarlık ve Sovyet dönemlerinde yapılan ve soykırım tarifine giren katliamların haddi hesabı yok. O kadar ki 1948’de Soykırım Sözleşmesi hazırlanırken Sovyet Birliği bu sözleşmeyi ancak ‘sosyal bir sınıf veya politik ve ideolojik grup mensuplarının öldürülmeleri ile kültürel cinayetler’ soykırım suçları dışında bırakıldığı takdirde destekleyeceğini bildirmiş ve istediğini elde etmişti.
***
Türkiye daha 1950’de hiç çekincesiz sözleşmeyi onaylarken İngiltere 1970’te, ABD ise ancak 1988’de onay işlemlerini tamamladılar. ABD özellikle sözleşmenin 9’uncu maddesine itiraz ediyordu. 9’uncu madde, soykırım için devlet sorumluluğu dahil, sözleşmenin yorumu ve uygulanması konusunda çıkabilecek ihtilaflarda tek taraflı olarak Uluslararası Adalet Divanı’na başvuru hakkını tanıyordu. ABD ve başka bazı devletler sözleşme geriye dönük olmadığı halde bu maddeye çekince koymuşlardı.
Hiçbir ülkeden tarihi ile yüzleşmesi istenmezken neden yalnızca Türkiye’ye böyle bir talep yöneltiliyor? Diğer devletlerin peşine düşülmediği için. Cezayir bile Fransa’yı ancak şimdi biraz itham etmeye başladı. Ermeni lobisi ise yıllardan beri 1915 olaylarının soykırım olarak tanınması için durmadan çaba harcadı ve önemli kazanımlar elde etti.
***
Meselenin bir tarihçiler komisyonu tarafından incelenmesi yolundaki girişimimiz iyi karşılanmakla beraber peşin hükümler olduğu gibi duruyor. Ermenistan bir kompromi formülü ile bu öneriyi kabul etse bile sonuç alınması yıllarca sürer. Türkiye’de tarihçiler arasındaki görüş ayrılıkları da tezimizi çok kuvvetlendirilecek nitelikte değil.
Peki ne yapalım? İki şey. Bir kere, kabil olduğu kadar cepheden taarruzla değil, fakat Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkileri bir ölçüde normalleştirerek meselenin uzun sürede aşılmasına veya güncelliğini kaybetmesine çalışmak gerekir. Bunda ne yazık ki bir hayli geciktik. Bugün AB’den gelen baskı ile bu işi gerçekleştirmek daha zor. İkincisi, hukuki durumumuz sağlam olduğuna, bizden toprak veya tazminat talep edilemeyeceğine, devlet veya bireysel sorumluluk yöneltilemeyeceğine göre daha soğukkanlı davranmak, ’Kendi tarihleri ile yüzleşmeyenlerin iddialarını ciddiye almıyoruz’ gibi bir tavır takınmaktır. İthamlara ve iddialara bigáne kalmak, ne kadar sert olursa olsun kısa bir süre sonra etkisi kaybolacak tepkilerden daha etkili olabilir.