AB'nin başarılı bir üyesi: Portekiz

ÜÇ hafta önce, bir Düşünce Merkezi'nin düzenlediği toplantı vesilesiyle Portekiz'deydim.

Bazı izlenimlerimi yansıtmak istiyordum, fakat araya daha önemli gelişmeler girdiği için bunu yapamadım. Şimdi, seçimlerin hemen öncesinde, günlük tartışmalardan çok uzak olan bu konuya dönmek cazip geldi.

Portekiz'e son defa, 1970'li yılların başında, Salazar totalitarizmi zamanında gitmiştim. Portekiz o tarihten beri önemli aşamalardan geçti. 1985'te AB'ye girdikten sonra muazzam bir ekonomik ve toplumsal hamle yapmakla kalmadı. Asırlardan beri politikasını şekillendiren vizyonunu değiştirdi. Avrupa'nın en Batı ucunda kıtaya arkasını dönmüş bir ülke olmaktan çıkarak, Avrupa'nın bütünleşmesine küçümsenmeyecek bir siyasi ve entelektüel katkıda bulunmaya başladı. Bunu yaparken de kendine özgün kültüründen hiçbir şey kaybetmediği hemen göze çarpıyor. AB'nin milli değerleri ve kültürü yok ettiği safsatasının ne kadar yanlış olduğunu anlamak için Portekiz ve İspanya'ya gitmek gerekir. Her ikisinde de AB içindeki kültürel etkileşim yanında kültürel çeşitliliğin ne kadar canlı olduğu kolayca görülüyor. AB ülkelerinin hemen hepsinde zaten durum aynı.

***

İspanya, Yunanistan ve Portekiz'in ortak noktaları var. Her üçü de diktatörlükten kurtularak Avrupa Birliği'ne üye oldular. Daha önce bir oranda demokratik gelenekleri olan Portekiz 1926'dan 1974'e kadar Salazar'ın totaliter rejimi altında yaşadı. Salazar devrildikten sonra ise bir komünist darbesi tehlikesiyle karşılaştı, fakat ordu ve demokrasi taraftarları tehlikeyi bertaraf ettiler. Portekiz'in bir başka sorunu da sömürgeleri idi. Büyük keşiflerdeki öncülüğünün verdiği ivme ile Portekiz, denizaşırı sömürgeler kuran ilk devletlerden biri olmuştu. Buna karşın İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra dekolonizasyon sürecinde diğer ülkelerden geç kalmış ve bunun sıkıntılarını çekmiştir. AB üyeliğinin bu sıkıntıların atlatılmasını çok kolaylaştırdığı görülüyor.

***

AB'ye katılma, diğer benzer ülkelerde olduğu gibi, Portekiz'de de ekonomik gelişmeyi süratlendirmiş. 1985'te, 2.000 dolar olan fert başına milli gelir bugün 12.000 dolar civarında. 17 yılda büyük bir artış. Ekonomide çok yüksek olan tarımın payı bir hayli küçülmüş. AB'den alınan yardımlarla altyapı geliştirilmiş. Portekiz halen yılda 8 milyar dolar kadar direkt yabancı yatırımdan faydalanıyor. Turizmden 6 milyar dolar kazanıyor ve 10 milyonluk bir ülke olduğu halde 24 milyar dolarlık ihracatı var. Brezilya, Avrupa pazarlarına girmek için Portekiz'e çok geniş ölçüde yatırım yapıyor. AB üyeliğinden sonra, Portekizce konuşan diğer ülkeler de Avrupa ile ilişkilerini Portekiz üzerinden yürütüyorlar. Demek oluyor ki AB'nin getirdiği katkı sadece Avrupa ile sermaye ve ticaret ilişkilerinin artmasından ibaret kalmıyor, çok daha geniş bir alana yayılıyor. Türkiye bir gün AB'ye girerse bunun Ortadoğu-Kafkasya ve hatta Orta Asya ile ekonomik ilişkilere büyük bir ivme vereceği kuşkusuzdur.

***

Portekiz'in kamu masraflarının dağılımında da AB ülkelerindeki genel yönelimi görüyorsunuz. Savunma masrafları milli gelirin % 3'ünün altında. Sağlığa ayrılan kaynaklar bunun dört misli, eğitime ayrılanlar üç misli. AB üyeliği biraz da böye bir dağılım, böyle bir öncelikler sırası demek. Biz henüz bu oranlardan çok uzağız, öncelikler sırası bizde tam ters yönde. Fakat Portekiz'in nazarında AB sadece ekonomik ve toplumsal bir ilerleme süreci değil. Avrupa Birliği'nin siyasal boyutu da onun için çok önemli. Portekiz, AB sürecinde her zaman kuşku ile baktığı tek komşusu İspanya ile ilişkilerini karşılıklı bir güven ortamına kavuşturmuş. AB içinde anlamlı bir siyasi rol oynamak amacını güdüyor. Örneğin, Timor meselesinde AB'yi aktif bir politika gütmeye ikna etmek için büyük çaba harcadı ve başarılı oldu. Diğer taraftan Portekiz'in politik liderleri Avrupa Birliği içinde saygınlık kazandılar, tıpkı İspanyol ve Yunanlı liderler gibi. AB üyeliğinin önemli bir katkısı da gerçekten bu alanda gözüküyor. Çağa ayak uyduramamış, içine kapanmış, yabancı dil bilmeyen, diyalog kuramayan, uluslararası toplantılarda bir köşede tek başına kalan politikacılara iş kalmıyor. Darısı başımıza.
Yazarın Tüm Yazıları