ABD’nin açmazları

ABD bugün sadece Irak’ta değil, Katrina feláketi yüzünden içeride de yolunu kaybetmiş ve sürekli bocalayan bir süper güç imajı yansıtıyor. Halkın Bush yönetimine güveni galiba artık tekrar yerine gelemeyecek kadar darbe yedi.

Başkan Bush’un hatalarının ve sorumsuz davranışlarının listesi çok uzun. 11 Eylül 2001’den önce ABD’ye yönelik olası bir terör hareketi hakkındaki istihbaratın ciddiye alınmaması, Irak savaşına olabileceği kadar yanlış nedenlere ve sonradan gerçekleri aksettirmediği kanıtlanan raporlara ve değerlendirmelere dayanılarak girişilmesi, askeri operasyonların başladığı Mart 2003’ten beri El Kaide terörünün azalacağına artması ve Irak’ı belli başlı üssü haline getirmesi, Amerikan kuvvetlerinin ve otoritelerinin insan hakları ihlalleri, Bush’un zenginlere yönelik vergi indirimlerine giderken sosyal programları kısması ve çeşitli skandallar, bu listenin içerdiği saptamaların yalnızca birkaçı.

***

New Orleans’taki facia, ayrıca ABD’nin kendi bünyesinde bir Üçüncü Dünya barındırdığını bir kere daha gösterdi. Mississippi Nehri sularının taşmasını önleyen setlerin kuvvetlendirilmesi gerektiği çok daha önceden biliniyordu. Oysa bu işe ayrılan ödenekte kısıntı yapılmış.

Şehir sulara teslim olurken en fakirler ve siyahlar kaderlerine terk edildi. Doğal afetlerde görev yapması gereken milli muhafızların üçte biri Irak’a sevk edilmiş olduğu için kurtarma operasyonları etkinlikle yürütülemedi. Ölü sayısının birkaç bini bulacağı tahmin ediliyor.

Başkan Bush üstelik felaketin boyutlarını çok geç idrak ettiği izlenimini yaratmaktan geri kalmadı. 11 Eylül terör saldırısı sonrasındaki birbirine kenetlenmiş ve azimli bir Amerika yerine bugün bölünmüş bir Amerika var.

Bu koşullar altında Bush yönetiminin Ortadoğu’da ve özellikle Irak’ta başarılı bir politika yürüterek iddialı hedeflerine varması olasılığı hemen hemen hiç yok.

***

Katrina felaketi Irak’ta durumun hiç de iç açıcı olmadığı bir zamana rastlıyor. Bağdat bölgesinde geçen hafta bir köprüyü geçerken panik yüzünden bin kişinin ölümü, ülkenin 2003’ten beri çektiği ıstıraplara bir yenisini ekledi.

Irak’ın demokratik bir anayasa ile bütünlüğünü koruması ve Ortadoğu’ya örnek olması, artık uzak bir hayal. Aksine ülkenin kanlı bir iç savaşla bölünmesi olasılığı çok daha kuvvetli. Kaldı ki Bush yönetiminin zayıflaması nedeniyle ABD kuvvetlerinin daha ne kadar Irak’ta kalabileceği belli değil.

Bir bahane icat ederek ABD’nin vaktiyle Vietnam’da yaptığı gibi Irak’ı terk etmesi olasılığı artık ciddiye alınmalıdır. O zaman karşılaşacağımız felaket senaryolarını bugünden tahmin etmek son derece güç. Evet, Irak muhtemelen bölünecek; fakat bölünmenin bütün bölge için sonuçları ne olacak?Sovyetler Birliği nispeten barışçı bir şekilde dağılmıştı, Yugoslavya’nın parçalanması ise büyük dramlara yol açtı; fakat Balkanlar konusunda hiç değilse ABD ve AB arasında geç olmakla beraber bir ortak hareket zemini bulunabildi.

Irak’ta bundan sonra ne Birleşmiş Milletler’in, ne de ABD ile Avrupa’nın beraberce müdahale etmeleri imkánı kalacak. Balkanlar bir kaos devri yaşamıştı; fakat Avrupa istikrarlı idi. Ortadoğu bölgesinde ise birbirini etkileyecek mevcut ve potansiyel istikrarsızlık odakları çok.

***

Türkiye, Irak’ta parçalanma sürecinin hızlanması halinde nasıl bir politika güdeceğini iyi planlamalıdır. Biraz çelişkili gibi gözüküyor ama böyle bir durumda Türkiye’nin çıkarı, Kuzey Irak’ın güvenliğinin ve istikrarının muhafazasıdır. Hem PKK, hem de El Kaide terörüne karşı korunmanın başka bir yolu gözükmüyor.

Irak’tan kopmuş bir Kürt siyasi varlığı, güvenliği ve ekonomisi için Türkiye’ye muhtaç hale gelecektir. Güney’de Şii bölgesinde nüfuzunu tesis edecek olan İran’ı dengelemenin de yolu Kuzey’i desteklemektir. Türkiye, Kuzey Irak ile zıtlaşma içinde olursa İran’ın bu bölgeyi de himayesi altına almak isteyeceği unutulmamalıdır.

Kuzey Irak’ta bir otonom veya bağımsız Kürt devleti kurulmasının Türkiye’nin içindeki sorunu daha da müzminleştireceği görüşü ikna edici sayılamaz. Türkiye’de ismi bile tartışma konusu olan sorunun çözümü çok geniş ölçüde iç dinamiklere bağlıdır, dış gelişmelere değil.

Kaldı ki ne düşünürsek düşünelim, Irak’taki gelişmeleri bundan sonra kontrol edemeyiz, etmeye kalkarsak çok ağır bir bedel öderiz. Bu gelişmelerle nasıl yaşayacağımız konusunda fikir üretmek, her bakımdan daha yararlı olur.
Yazarın Tüm Yazıları