IRAK meselesini, çeşitli öğelerini göz önünde tutarak, soğukkanlılıkla irdelemeliyiz.
Her şeyden önce ABD'nin askeri müdahale planlarının henüz kesinlik kazanmadığı hatırlanmalıdır. Evet, ABD çeşitli opsiyonlar geliştiriyor, amaç Saddam Hüseyin'i tasfiye etmek. Fakat bu amaca varılabilmesi için birçok karmaşık koşulun bir araya gelmesi gerek. Senato'nun Dışişleri Komisyonu'nda iki gün önce başlatılan tartışmada politik amaç desteklenmekle beraber, ciddi kaygılar dile getirildi. Amerika'nın bir ‘‘çıkış’’ stratejisine muhtaç olduğu vurgulandı. Gerçekten de Saddam'dan sonra Irak'ta siyasal yapılanmanın mühendisliğini üstlenmek o kadar kolay olmayacak. ABD kuvvetlerinin orada saplanıp kalması tehlikesi başgösterecek. Diğer taraftan ABD'yi destekleyen tek bir başka ülke yok. Avrupalılar ve Arap ülkeleri bir müdahaleye gittikçe seslerini yükselterek karşı çıkıyorlar. Ürdün Kralı Abdullah çok haklı, Filistin meselesi halledilmeden Irak'a saldırı Ortadoğu için felaket olur. ABD'nin o kadar korktuğu global terör şiddetlenebilir. Abdullah'ın görüşlerini Londra'da ve Washington'da cesaretle masaya yatırması takdirle karşılanmalıdır.
Zaman faktörü de henüz açıklık kazanmadı. Nüfuzlu bir Amerikalı senatör, harekátın bu yıl içinde yapılmasına ihtimal vermiyor. Irak da ustaca bir siyasi manevra ile tam bu sırada Birleşmiş Milletler Silah Denetçilerinin Başkanı Hans Blix'i Bağdat'a davet etti.
* * *
ABD her şeye rağmen, operasyonları başlatırsa müttefikleri arasında en zor duruma Türkiye düşecek. Harekáta fiilen katılmamız söz konusu olmayacaksa da, Amerikalılar üslerimizi kullanmak ve havadan Irak'a sevk edilecek özel kuvvetleri topraklarımızda konuşlandırmak isteyecekler. Amerika ile bugünden ortaklığımız ve her alanda destek ihtiyacımız ışığında bu talepleri kabul etmekten başka çare gözükmüyor. Biz, ayrıca bir gündemimiz yoksa, savaşa katılmayacağız, fakat yine de ciddi bazı riskler yüklenmiş olacağız. Irak füze ile bize saldırabilir veya terör hareketlerinin hedefi haline gelebiliriz. Operasyonun ekonomide neden olacağı kayıpları ise büyütmemek lazım. Irak'la ticaret azalacak, mevsimine göre turizm olumsuz etkilenecek, petrol fiyatları yükselebilecek, ancak ekonomide büyük bir sarsıntı muhtemelen olmayacaktır. Kemal Derviş'in birkaç ay önce söylediği gibi olsa olsa döviz kurları yükselir.
Irak'taki gelişmelerin bizim için en büyük tehlikesi yanlış bir politika gütmemizdir. Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kurulması ihtimaline karşı dikkatli davranmak kuşkusuz gerekiyor. Ancak ABD'nin buna kesinlikle karşı çıkacağı yolunda verdiği teminata güvenmemek için bir neden yok. Bir Kürt devletinin kurulması, Ortadoğu'da Amerika'nın çıkarlarına aykırıdır. Kürtler de bağımsızlığın kendileri için felaket teşkil edeceği bilincindeler. Ne var ki müdahale Irak'ta bir federasyon kurulmasına yol açabilir ve buna karşı çıkmak kolay olmaz. Kabullenmekten başka çare kalmayabilir. Federasyon bünyesinde Kerkük'ün nereye bağlanacağı meselesine gelince, bu konudaki itirazımızı oradaki Türkmen nüfusuna dayandırmamız mümkün gözükmüyor; çünkü Türkmenler uzun yıllardan beri Kerkük'te artık çoğunlukta değiller. Saddam bunun icabına bakmış ve Kürt nüfusu da azaltarak Kerkük'ü Araplaştırmış. Dolayısıyla Bağdat, Kerkük'ü kolay kolay başkalarına vermez.
* * *
Türkmenler konusunda çok dikkatli davranmalıyız. Dışarıdan çok fazla himaye sayısal azınlıklara daima zarar vermiştir. Hiçbir bölgede bugün çoğunlukta olmadıkları için Kürtlerle eşit bir statüde olmalarını sağlayamayız. Azınlık statüsü de yeterli olmaz. Belki Irak'ta da Belçika modelinden esinlenebilinir. Orada ‘‘bölgeler’’ ve ‘‘toplumlar’’ aynı haklardan istifade ediyorlar. Toplumların muayyen bir bölgede çoğunlukta olup olmadıklarına bakılmıyor.
Son zamanlarda sayısı artan ‘‘stratejist’’lerden bazılarına göre Kuzey Irak'ta aleyhimize gelişmeleri önlemenin tek yolu, harekát başlar başlamaz esasen sınırın Irak tarafında bulunan kuvvetlerimizin 36'ncı paralele kadar ilerlemesidir. Olabileceği kadar tehlikeli bir fikir. ‘‘Çıkış’’ stratejisi bulamayız. Bataklığa saplanırız. Ekonomi gerçekten iflas eder. Enver Paşavari dürtüleri bir tarafa bırakalım. Atatürk'ün ve İnönü'nün politikalarına sadık kalalım.