AVRUPA Birliği’nde henüz ortak bir dış politikadan söz edilemez. Özellikle Irak savaşı üye ülkeler arasındaki köklü görüş farklarını ortaya çıkardı.
Yeni AB Anayasası yürürlüğe girse dahi görünebilir bir istikbalde bu durumun değişmesini beklemek pek gerçekçi değil. Ne var ki yeni üyelerin ihtilaflarını veya AB’yi zora sokacak yaklaşımlarını birliğe taşımaları da kuşkusuz istenmiyor. Türkiye’nin Kıbrıs’taki yapıcı tutumu ve Ege sorunlarının Yunanistan tarafından da bir engel olarak artık görülmemesi müzekereler yolundaki engelleri kaldırdı. Fakat müzakereler bir kere başladıktan sonra tedricen bazı konuların şu veya bu şekilde gündeme gelmesi beklenebilir.
***
AB üyeliğimizi inceleyen düşünce merkezlerinin raporları art arda çıkıyor. Ayrıca AB Komisyonu Türkiye’nin üyeliğinin birlik üzerindeki etkisini irdeleyen raporunu açıkladı. Bunların hepsinde Türkiye’nin jeopolitik alanda AB’ye yapacağı katkı vurgulanmaktadır. Ben bugün Türkiye’nin uluslararası ilişkilerini biraz daha ayrıntılı ele alan iki kuruluşun görüşlerine değineceğim. Bunlardan birincisi ’Avrupa’nın Dostları’ (AD), diğeri ise‘Bağımsız Türkiye Komisyonu’dur (BTK).
AD’nin yaklaşımı bir bakıma dikkat çekici. Türkiye’nin Avrupa ile Ortadoğu arasında bir köprü işlevi göreceği savına pek fazla itibar etmiyor ve AKP iktidara gelinceye kadar Türkiye’nin Arap ülkeleri ile ilişkilerinin o kadar parlak olmadığını hatırlatıyor. Bu görüş yadırganmamalı. Köprü metaforu zaten gerçeğe pek uymuyor. AB ülkelerinin pek çöğunun Arap ülkeleri ile ilişkileri bizim ilişkilerimizden çok daha ileri düzeyde. Yine AD’ye göre Ermenistan ile normal ilişkilerin kurulması bu aşamada değil, fakat katılma sürecinde bir koşul olacak. Bu konuda AB’nin yeni‘Komşuluk Politikası’nı da zaten göz önünde tutmak gerekecektir. AB Güney Kafkasya’da daha aktif olmak istediğinden Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan şimdiki halde coğrafi komşu olmadıkları halde bu politika çerçevesine alındılar. Türk-Ermeni sınırının kapalı kalmasının Komşuluk Politikası ile bağdaşması güç. Zaten bir bakıma da anlamsız. Türkiye ile Ermenistan arasında düzenli uçak seferleri var, 35-40 bin Ermeni tatillerinde İstanbul ve Antalya’ya geliyorlar. Sınırın kapalı tutulmasının başlıca pratik sonucu Kars’ın gelişen ekonomik ilişkilerden payını almamasından ibaret. BTK da raporunda aynı konuyu işliyor, fakat çok daha ileri giderek diyor ki: ’Özellikle Ermenistan ile sınırların açılması ve ikili ilişkilerde, Avrupa uzlaşma ruhu içinde Türkiye’nin geçmişte yaşanmış trajik olayları kabul etmesi de dahil, iyileşmeler yaşanması umulabilir.’ Her nedense övgülere gark edilen raporun bu ifadeleri üzerinde fazla durulmamamıştı.
***
AD raporunda Kıbrıs sorununun ve Yunanistan ile anlaşmazlıkların katılımdan önce çözümü üzerinde de durmaktadır. Türkiye ile Yunanistan arasında görüş ayrılıkları bir hayli azaldığı için Ege sorunlarının Türkiye üye olmadan çözümlenmesi mümkün olabilir. Kıbrıs için ise durum farklı. Adadaki çatışmaya dönük bir ortam artık yok, Yeşil Hat bir duvar değil, dolaşım serbest, Türkler ile Rumlar arasında ekonomik ilişkiler artıyor, ancak çözüm yolunda bir ilerleme görünmüyor ve büyük olasılıkla uzun zaman görünmeyecek. Türkiye’nin üyeliği yaklaştıkça yeni formüller aramak gerekecek.
AD raporu Türkiye’nin üyeliği takiben sınır kontrollerinden arınmış Schengen bölgesine katılmasının yaratabileceği sorunlara da işaret etmiş. Türkiye’nin bugün kanun dışı göç ile insan ve uyuşturucu kaçakçılığı için bir transit ülkesi olduğunu belirtiyor.
Bunlar müzakereler bir kere başladıktan sonra AB müktesebatının kabulüne ek olarak uğraşmak zorunda kalacağımız sorunlardan yalnızca bir kaçı. Liste aslında daha uzun.