AB Komisyonu, üye ülkeler ile aday ülkelerin sivil toplumları arasındaki diyaloğun geliştirilmesi projesine çok önem veriyor. Aday ülkelerden kasıt Türkiye ve Hırvatistan; fakat asıl ağırlık Türkiye’ye yönelik.
Bunun nedeni, AB’nin genişleme politikasına başlıca direnişin Türkiye’nin üyeliği perspektifinin yarattığı kaygılardan ve önyargılardan kaynaklanması.
Komisyon, diyalog projesini 2006 yılından itibaren 40 milyon Euro’luk bir fondan finanse edecek. Projelerin tasarlanmasında AB ülkelerinde ve Türkiye’de seçkin kişilere danışılacak. Diyaloğun hedefi yalnızca Batı kamuoyları değil, aynı zamanda Türk kamuoyu. Gerçekten Türkiye’de de, özellikle Fransa ve Hollanda’daki referandumlardan sonra, AB üyeliği konusundaki kuşkular artma eğiliminde.
Sivil toplum diyaloğunun uzun vadeli amacı, Avrupa ülkeleri ve Türkiye vatandaşlarını Türkiye’nin AB üyeliğine hazırlamak şeklinde tarif ediliyor. Diyaloğa ekonomik ve sosyal kuruluşlar ile eğitim, kültür ve medya sektörlerinin geniş katılımı öngörülüyor.
* * *
AB Komisyonu’nun öngördüğü alanların bazılarında şimdiden gayet verimli programlar uygulanmaktadır. ‘Socrates’, AB’nin eğitim alanındaki eylem programıdır. ‘‘Socrates’ çerçevesindeki ‘Erasmus’ ise yüksek eğitim kurumları arasındaki iletişim ve işbirliğini kapsıyor.
Üniversitelerimiz iki yıldan beri özellikle öğrenci değişimi programının uygulanmasına geçmiş bulunuyorlar. Örneğin, Türkiye’nin Fransızca öğretim veren tek üniversitesi olan Galatasaray Üniversitesi’nin 39 Fransız, 2 Belçika, bir İtalyan, bir Polonya ve bir Yunan üniversitesiyle anlaşması mevcut.
2004-2005 akademik döneminde 30 dolayında öğrencisi Fransız ve Belçika üniversitelerinde, 20 kadar Fransız öğrenci de Galatasaray Üniversitesi’nde bir dönem veya bir yıl öğrenim gördüler. Bu sayılar 2005-2006 akademik yılında sırasıyla 90 ve 50’ye çıkacak.
Fransız öğrenciler bölümlerinde izledikleri derslerin yanı sıra Türkçe kurslarına da yazılıyor, ülke içinde seyahat ederek Türk toplumunu yakından tanıyorlar. Bu gibi ilişkilerin iki halkı birbirine yakınlaştırmada çok yararlı olacağı muhakkaktır. Tabii iş, eğitim işbirliğiyle bitmiyor. Türkiye açısından bakıldığında AB ülkelerindeki gençlik ve aile dernekleri, sendikalar ve kiliseler de üzerinde çalışılması gereken kuruluşlar.
Kilise ve dini derneklere yönelik faaliyetlerde, Türkiye’deki Hıristiyan dini kuruluşlarından kuşku duymak yerine, onlardan aslında istifade edilebilir.
* * *
Kamuoyunu yönlendirmede politikacılar ve medya başlıca rolü oynarlar. AB ülkeleri politikacıları ile bizim politikacılar arasında devamlı temaslar var; fakat aralarında gerçek anlamda bir diyalog kurulabildiğinden emin olmak zor.
Medyaya gelince, devamlı heyecan verici manşet peşinde koşmanın veya fantezi ve hayali görüşlere prim vermenin kamuoyunu yanlış yönlendirdiğini göz ardı etmemesi gerekir.
Önümüzdeki devrede Türk kamuoyunu AB hakkında geniş biçimde aydınlatmak, AB kamuoylarını kazanmak kadar önemli olacaktır. Türk kamuoyu biraz sabırsız. Olumsuz haberlerden çok çabuk etkileniyor. Anlaşılır tarihi hassasiyetleri var. Genellikle şüpheci.
Gerçekçi olsun veya olmasın alternatifler veya yeni ufuklar aramak ona cazip geliyor. Gerek AB, gerek Türk resmi kurumları ve sivil toplum kuruluşları bu özellikleri sürekli göz önünde bulundurmalıdırlar.