AB ile müzakere tarihi

AB'nin bu yıl sonunda Türkiye'ye 2005 yılı için bir müzakere tarihi vermesi ekim ayına kadarki gelişmelere bağlı. İlk aşamada nisan ayında Kıbrıs'ta çözüm için sarf edilen çabaların akıbeti belli olacak.

Ada'nın hem kuzeyinde ve hem de güneyinde New York mutabakatı çerçevesinde 20 Nisan'da referandum yapılacağını farz edelim.

İki taraf da Annan planına evet derse mesele kalmaz. Türk tarafı olumlu, Rum tarafı olumsuz oy verirse Kıbrıs'ta çözümsüzlük Türkiye'nın üyelik sürecini aksatmaz. İki tarafın da olumsuz oy vermesi de aynı sonucu doğurur.

Rum tarafı olumlu, Türk tarafı olumsuz oy verirse KKTC halkının iradesine saygılı olunması gerekir. Ancak KKTC Cumhurbaşkanı halkın hayır demesi amacıyla bir kampanya yürütürse AB'nin bundan menfi yönde etkilenmesi çok kuvvetli bir olasılıktır.

Denktaş referandumda hayır denmesi için mücadele edeceğini başından beri gizlemiyor. Kararlılığını dörtlü toplantıya katılmayacağını bildirerek bir kere daha gösterdi. Türkiye'nin AB üyeliği onun gündeminde zaten hiç yok.

* * *

Kıbrıs sorunu çözüme kavuşsa bile AB'nin Türkiye ile müzakereleri başlatmak kararını alması için ekim ayına kadar yapılacak çok şey var. Evet şimdiye kadar özellikle AKP iktidarının yaptığı reformlar AB'de gerek Konsey, gerek Komisyon, gerek Avrupa Parlamentosu'nda (AP) çok olumlu karşılandı.

Fakat daha kat edilecek mesafenin çok büyük olduğu dakika başında bize hatırlatılıyor. 7 paketten sonra dahi yasama alanında uyum henüz bitmedi. Önemli Anayasa değişiklikleri gerekiyor. Bu değişiklikler yapılmadan şimdiye kadar kabul edilen kanunların bir kısmının uygulanması imkánsız.

Diğer taraftan AB raporları reformların uygulanmasına bürokrasinin mukavemeti üzerinde ısrarla duruyor. Tamamen haksız oldukları da söylenemez. Bir tugay komutanlığının vatandaşlar hakkında kaymakamlara kanunlara ve temel özgürlüklere aykırı sorularla dolu bir sualname göndermesi ülkemizde çok ciddi bir zihniyet meselesi bulunduğunun yeni bir emaresidir.

* * *

Genelkurmay Başkanı her zamanki gibi temkinli ve basiretli davranarak hataların tamir edileceği teminatını verdi. Yine de, sorumluluk tugay karargáhındaki küçük rütbeli bir subayda olsa bile, sualname büyük bir vatandaş zümresini peşinen suçlayan, dışlayan, önyargılardan ve ayırımcı dürtülerden beslenen ilkel bir politik kültürü ve korkutucu bir cehaleti yansıtmaktadır.

Kökü İttihat Terakki'ye kadar uzanan bu zihniyetin orduda değilse de bürokraside hálá yaygın şekilde mevcut bulunduğuna sık sık tanık oluyoruz. Demek oluyor ki AB'nin ekim ayına kadar bizden beklentilerinin ‘‘kritik eşik’’ sayılabilecek yüzde yetmiş veya seksen oranında yere getirilmesi dahi muazzam bir çabayı ve çok radikal ve ivedi önlemleri, adeta bir devrimi gerektirmektedir. Bunu yapabilecek miyiz? Çok zor.

Üstelik ülkemizde talihsiz ‘‘istihbarat bilgileri formu’’ gibi yol kazaları en beklenmedik ve en kritik zamanlarda karşımıza çıkıyor.

Son olarak Hollandalı Arie Oostlander tarafından hazırlanan ve AP'ye sunulan rapor Komisyon raporlarının ötesinde abartılı eleştiriler içeriyor. AB Konseyi kararını Komisyon'un kasım ayındaki değerlendirmesine dayandıracak ise de Parlámentonun görüşlerinin kamuoyu kadar hükümetleri de bir ölçüde etkilemesi doğaldır.

* * *

Haziran ayındaki AP seçimlerinde Türkiye'nin üyeliği üzerinde yoğun bir tartışma cereyan edeceği tahmin ediliyor. Dolayısı ile Ooostlander raporunu da ciddiye almakta yarar vardır..

Türkiye ekim ayına kadar kendisinden beklenilenleri yeterli sayılabilecek ölçüde yerine getiremezse AB'nin tutumu ne olur? Bir öngörüde bulunmak kolay değil, fakat Kıbrıs meselesi çözümlendiği veya çözümsüzlüğün sorumlusu açıkça Rum tarafı olduğu takdirde bir müzakere tarihi verilmesi ihtimali kuvvetlidir.

Ne var ki, müzakereleri başlatmak kararına paralel olarak birkaç yıllık özel bir izleme ve denetim yöntemi uygulamak tasavvurundan bahsediliyor. Böyle bir koşulu Türkiye kolay kolay kabul edemez. Bunu ayırımcılık olarak görmek eğilimi ağır basar. 1999 Helsinki zirvesindeki travmayı yeniden fazlası ile yaşarız.

Bu nedenle ekim ayına kadar Kopenhag siyasi kriterlerinin en can alıcı olanlarını yerine getirmek üzere bütün enerjimizi seferber etmekten başka çare gözükmüyor.
Yazarın Tüm Yazıları