GEÇEN hafta İstanbul ve İzmir’de toplanan kongre, forum ve konferanslarda Türkiye’nin AB üyeliği konusu da enine boyuna irdelendi. Tabii üyelik sorununun iki boyutu var.Avrupa Parlamentosu seçimleri arifesinde Türkiye’nin üyeliği hakkında bazı Avrupa ülkelerinde daha çok tereddütleri ve olumsuz yönleri vurgulayan tartışmalara tanık oluyoruz. Avrupa anayasası ile ilgili tartışmalarda da AB’nin istikbali anayasa sorunu ile bağlantılı bulunduğundan ister istemez Türkiye meselesi gündeme geliyor.Ne var ki Türkiye’nin uzun sürede üyeliği ile yıl sonunda AB Konseyi’nin üyelik müzakereleri konusunda alacağı kararı bu aşamada ayrı ayrı ele almak gerek. Kıbrıs engeli de bertaraf edildiğine göre komisyonun raporu da olumlu olursa AB Konseyi’nin, daha önceki taahhütleri ışığında, müzakerelere kapıyı kapatması son derece zordur.* * *AB Komisyonu daha şimdiden yoğun bir çalışma içinde ve genellikle yaklaşımı yapıcı. Komisyon temsilcileri 2002 yılından beri AB hukuku ile uyum sağlamak amacıyla gerçekleştirilen ve son anayasa değişiklikleri ile neredeyse tamamlanan mevzuat reformlarını sessiz bir ihtilal olarak nitelendiriyorlar.TBMM’nin kabul ettiği Anayasa değişiklikleri arasında temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalar ile kanunların çelişmesi halinde milletlerarası antlaşma hükümlerinin geçerli olacağı yolunda mevcut olan hükme ayrıca büyük önem atfediliyor; çünkü artık yargının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı kararlar almaması bir anayasal kural oldu.Kuşkusuz komisyon uygulama alanında daha katedilecek bir hayli mesafe kaldığı kanaatini taşımaya devam ediyor. İlerleme beklenen başlıca alanlar şunlar:Güneydoğu’da bölücü terörle mücadele yıllarında köylerini terk etmek mecburiyetinde kalanların geri dönmeleri ve zararlarının tazmini, şiddete teşvik etmeyen ifadelerin suç sayılmaması, insan haklarını savunan kişi ve derneklerin baskı altında kalmaması, tutukluların hálá maruz kaldığı kötü muamelelere son verilmesi, Türkçe’den başka dillerde radyo ve televizyon yayınlarına kanuna rağmen uygulamada getirilen kısıtlamaların kaldırılması, gayrimüslim azınlıkların ve vakıflarının karşılaştıkları sorunların ve güçlüklerin giderilmesi.* * *Diğer taraftan beklenen bazı jestler var. Leyla Zana ve diğer eski DEP miletvekillerinin mahkûmiyetlerinin sürmesi hem AB kurumlarında hem de Avrupa Konseyi’nde çok menfi algılanıyor. Kanunlarda değişiklik yapılmadan, DGM’lerin lağvedilmesi ile bu işin yargıda çözümlenmesini beklemek galiba pek gerçekçi değil.Heybeliada Ruhban Okulu sorununa gelince; o da din özgürlüğü çerçevesinde değerlendiriliyor. Başka bazı jestler de Avrupa’da Türkiye’nin aleyhindeki faaliyetleri azaltabilir. Bu bağlamda Fransa’da AB üyeliğimize karşı başlatılan kampanyanın arkasında Ermenilerin de bulunduğunu göz ardı etmeyelim.1921 Kars Antlaşması çerçevesinde Türkiye-Ermenistan sınırının açılması hiç değilse Ermenistan ile ilişkilerimizde yarar sağlar. Son gelişmeler ışığında sınırın açılmasına Azerbaycan’ın ikna edilmesi herhalde daha kolay hale gelmiştir.* * *Komisyon raporunu olumlu yönde etkilemek için ne yapabileceksek zamanında gerçekleştirmeliyiz. Kutuplaşmaya götüren ve ivediliği olmayan konularla milli gündemi ağırlaştırmaktan hiç değilse yıl sonuna kadar vazgeçmeyeliz. YÖK kanunu tasarısının yarattığı gerginliğin AB çevrelerinde derhal soru işaretlerine yol açtığını bilmekte fayda var.