ORHAN Pamuk davası yeni Ceza Yasası’nın çelişkilerini ortaya koydu. 301’inci maddeyi her mahkeme aynı şekilde yorumlamadı. Takipsizlik kararı verenler oldu.
Daha sonra İstanbul Başsavcılığı, suç olduğu iddia edilen beyanın eski Ceza Yasası yürürlükte iken yapıldığını, dolayısıyla eski yasanın 159’uncu maddesi gereğince davanın açılması için Adalet Bakanlığı’nın ilk önce iznine ihtiyaç bulunduğunu ileri dürdü.
İzin için bakanlığa başvurdu. Adalet Bakanı ise aksi fikirde. Bir usul meselesi söz konusu olduğundan bakanlığın iznine lüzum bırakmayan yeni yasanın uygulanması gerektiğini düşünüyor. Fakat nihai kararını bu satırlar yazılırken daha vermemişti.
* * *
Adalet Bakanı Cemil Çiçek, konu etrafındaki tartışmalarda, AB’nin eleştirilerine şiddetli tepki gösterdi. 20 Aralık’ta Doğan Medya Grubu’nun Eskişehir’de tertiplediği "Anadolu’daki Avrupa" toplantısında söyledikleri özetle şöyle: "AB’nin bilgisi dahilinde olan bir madde (301). Şimdi gürültü çıkarmanın anlamı yok. Savcılıklara 1 Haziran’dan itibaren bu konuyla ilgili olarak Adalet Bakanlığı’nın iznini almanız gerekmiyor dedik. AB istediği için kalktı. Sonra da bize ’Neden müdahale etmiyorsun’ diyorlar. AB veya bazı yabancı çevreler işlerine geldiği zaman yargıya siyasi müdahaleye davetiye çıkarıyorlar."
Adalet Bakanı’nın sözlerindeki mantığa diyecek bir şey yok. Ne var ki AB söz konusu olduğu ölçüde olaylar galiba başka türlü cereyan etti. Geçen yıl yeni Ceza Yasası tasarısı üzerinde Avrupa Konseyi’nin görüşleri istenmişti. Avrupa Konseyi de AB Komisyonu ile birlikte uzmanların hazırladığı 50 sayfalık bir raporu Eylül 2004’te Adalet Bakanlığı’na ulaştırdı.
Tasarıda 304. madde olan şimdiki 301. madde için uzmanların görüşlerine yine özetle bir bakalım:
"Anglosakson hukukunda 302-304 gibi hükümler mevcut değil. Kıta Avrupası’nda benzer hükümler varsa da modern Avrupa devletlerinde çok nadiren uygulanıyorlar. Türkiye, kıta Avrupası hukukunu benimsediği için 302-304 maddelerinde mevcut hükümlerin tamamen kaldırılması beklenemez. Ancak bu hükümler çok nadiren ve daima Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi göz önünde bulundurularak uygulanmalıdır.
Diğer taraftan mevcut yasanın 160 (2). maddesine göre 304’üncü maddenin kapsamına giren davaların açılması Adalet Bakanlığı’nın iznine tabidir. Bu hüküm yeni 304. maddede de yer almalıdır. Bu suretle hükümet bu maddenin eşit ve çok kısıtlı bir şekilde uygulanmasını sağlamak imkánını elde eder."
* * *
Görüldüğü gibi Adalet Bakanı’nın söyledikleri ile Avrupa Konseyi’nin ve AB Komisyonu’nun ortaklaşa hazırladıkları rapor birbirine hiç uymuyor. Rapor daha o zaman 301. madde kapsamındaki davalar için Adalet Bakanlığı’ndan peşinen izin istenmesinin yararlı olacağı kanaatini vurgulamış.
AB’nin tutumu hiç değilse bu açıdan eleştirilemez. Ayrıca rapor 301. maddenin uygulanmasında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin göz önünde bulundurulması üzerinde önemle duruyor. Karmaşayı önlemenin anahtarı da burada.
Anayasa’da yapılan değişiklikle insan haklarına ilişkin uluslararası anlaşmaların yasalarımıza oranla önceliği zaten artık kabul edildi.
Mahkemeler ve Yargıtay içtihadı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihadından uzaklaşmazlarsa hem AB ve Avrupa Konseyi ile problem çıkmaz, hem de kararlar ve uygulamalar çağdaş insan hakları kavramına uygun olur.