İlter Türkmen: 21'inci asırda ideolojiler

İlter TÜRKMEN
Haberin Devamı

KOMÜNİZMİN Avrupa'da çöküşünden sonra ideolojiler öldü mü sorusuna cevap vermek güç. Asya'da Çin, Laos, Vietnam ve Kuzey Kore'de komünist partiler iktidar tekelini ellerinde tutmaya devam ediyorlar. Latin Amerika'da ise Marksizmin son kalesi karizmatik dinozor Fidel Castro'nun idaresindeki Küba. Ancak bu ülkelerin çoğunda komünizmin içeriği geniş ölçüde yok olmuş. Çin bu gelişmenin öncüsü. Orada komünist iktidarın bütün amacı küreselleşme sürecine bütün boyutları ile katılmak ve dünya ekonomisinde başa güreşmek.

***

Rusya'da komünist partisi hálá seçimlerde % 30 civarında oy toplayabiliyor. Batı Avrupa ülkelerinde de aynı veya değişik isim altında komünist partiler mevcut ve koalisyon hükümetlerine katılıyorlar. Fakat artık tehlike olmaktan çıktılar, asıl tehlike Avusturya'da olduğu gibi aşırı sağdan geliyor.

***

Dikkati çeken nokta, Avrupa'da çok sayıda aydın, filozof ve sosyoloğun komünizmin iflasına rağmen bu doktrine inanmaya devam etmeleridir. Fransız filozofu Jean François Revel, artık uygulanmadığı için komünizmi olgularla eleştirmek imkánı kalmadığını, Marksizmin 19'uncu asırda olduğu gibi ütopyaya dönüştüğünü ve bu sebeple liberalizme karşı olanlar için tekrar bir cazibe merkezi haline geldiğini vurguluyor. Revel bu konuda yazdığı kitap hakkında ‘‘Revue des deux mondes’’ dergisinde yaptığı söyleşide komünizm ile faşizm arasında ayrıca ilginç bir kıyaslama yapıyor. Ona göre iki ideoloji de otoriter, ancak motivasyonları farklı. Nazizmde diktatör peşinen niyetlerini açıklıyor ve bunları uyguluyor. Komünizm ise söyleminin tam aksini yapıyor. Sonuçta her iki sistem de özgürlüklere son veriyorlar ve düşmanlarını temizliyorlar. Nazizm bir ırkı yok etmek, komünizm ise sosyal sınıfları tasfiye etmek için korkunç katliam yaptı. Yöntem alanında da birbirlerine yardım ettiler, konsantrasyon kampı tekniğini öğrenmek için Nazi Almanyası Sovyetler Birliği'ne heyetler gönderdi. Bir müşterek noktalarına daha işaret edilebilir. Her iki sistem de emperyalizme yöneldi.

***

Revel, solcu aydınların, Sovyet Rusya'daki ve diğer komünist ülkelerdeki gerçekleri gayet iyi bildikleri halde bunları gizlediklerini söylüyor ve bu davranışa tipik bir örnek olarak Jean Paul Sartre'ı gösteriyor. 1980'li yıllarda ise bütün ümitlerin Rusya'dan ziyade Batı'da popüler olan Gorbaçov'a bağlandığını hatırlatıyor. O komünizme insancıl bir yüz verecekti. 1987'de ünlü sosyolog Habermas Doğu Almanya'nın bu yeni sosyalizmin Avrupa'daki merkezi olacağına inanıyordu. Günter Grass Almanya'nın birleşmesini koloniyal işgal diye niteleyerek ona şiddetle karşı gelmişti.

***

Komünizme karşı özlemin sürmesini Revel şöyle izah ediyor: Liberalizmin getirdiği özgürlüklerden korkanlar var. Komünizm bireysel sorumluluk kavramını yıkmıştı. Tembellik ne suçtu ne de ayıp. Özgürlük ortamında başarılı olamayanlar despotizmi tercih edebiliyorlar.

***

Revel'in gözlemlerinin hepsine katılmak zor. Komünizm ideolojisinin muazzam insani dramlara yol açtığı doğrudur. Fakat sol ideolojiler liberal rejimlerde sosyal himaye ve dayanışma kavramlarının gelişmesinde önemli rol oynamışlardır. Liberalizm ancak bu kavramlarla bağdaştığı ölçüde geçerli bir sistemdir.

Revel konuya daha çok Avrupa açısından bakmış. Ortadoğu'da özellikle Arap ülkelerinde ise komünizm hiçbir zaman tutunamadı. Buna karşın İran'da Humeyni tarafından tasfiye edilinceye kadar oldukça varlık gösterdi. Türkiye'de ise bazı sosyal kesimler üzerindeki yaygın etkisi dışında eylemleri ve darbe girişimlerini besledi. Yan ürünlerinden bir tanesi bölücülüktür.

Yazarın Tüm Yazıları