İlter Türkmen: 21'inci asır kimin?

İlter TÜRKMEN
Haberin Devamı

20'nci asrın Amerika'nın yüzyılı olduğundan kuşku yok. Ancak Amerika'nın dünya sahnesinde oynadığı ağırlıklı rolü sadece teknolojik, stratejik ve ekonomik üstünlüğüyle izah etmek doğru olmaz. İdealizm ve manevi değerlerin ABD'nin siyasal felsefesindeki yeri yadsınamaz. ABD her zaman birçok çelişkileri bağdaştırabilen bir ülke oldu. Nitekim idealizm ve ‘‘realpolitik’’ beraber yürüyebiliyor. Anayasasında özgürlük ve insan hakları kavramını, hatta ‘‘mutluluğu arama’’ hakkını ilk tanıyan devlet olduğu halde esareti uzun süre meşru saydı. Bugün dahi ırk ayrımcılığı hukuken değilse bile kişisel davranışlarda zaman zaman hortluyor. Toplumsal dayanışmayı sağlamada, eşitsizlikleri törpülemede, devletin koruyucu işlevinde diğer gelişmiş ülkelere oranla ABD bir hayli geride.

***

20'nci asırda ABD'nin uluslararası alandaki müdahalelerinin olumlu ve olumsuz yönleri var. Birinci Dünya Savaşı patlak verince, Amerika ilk defa Avrupa kıtasında bir savaşa katıldı. İngiltere, Fransa ve müttefiklerinin galibiyetini sağladı; kuvvet dengesine değil, fakat Milletler Cemiyeti çerçevesinde kolektif güvenliğe dayanan bir barış nizamı kurmak istedi. Kongrenin muhalefeti yüzünden inziva politikasına dönmek mecburiyetinde kalınca, Avrupalı ülkeler yeni bir savaşın tohumlarını taşıyan barış antlaşmalarını yenilen devletlere dayattılar. Bir ölçüde bu yüzden çıkan İkinci Dünya Savaşı sonunda Avrupa'nın tamamının Sovyet hákimiyeti altına düşmesini ABD'nin güvenlik ve ekonomik politikaları önledi. Savaşta çöken Batı Avrupa ekonomilerinin kalkınması, Fransız-Alman uzlaşması ve Avrupa entegrasyonu süreci NATO'nun koruyucu şemsiyesi altında başarıya ulaştı.

***

Japonya'nın demokratikleşmesini ABD sağladı. Ekonomisi ideolojik kıskaçlar yüzünden çağdışı kalan Sovyetler Birliği, Amerika'yla giriştiği silahlanma yarışında kendini tüketti.

***

ABD'nin önemli hataları yok değil: Vietnam Savaşı Amerika için korkunç bir trajediye dönüştü. Afganistan'daki dolaylı müdahale ülkeyi perişan etti, irticanın kucağına attı ve tehlikeli bir köktendinciliği besledi. Küba'ya, İran'a ve Irak'a karşı anlamsız ve ters tepkiler yaratan politikalar güdüldü. Latin Amerika'yı arka bahçe olarak algılayan alışkanlıklar kolay kolay terk edilemiyor. Ancak, Amerika hatalarını aşabilen ve temel politikasını koruyabilen bir güç. Arada sırada bocalasa da global bir siyaset uygulayabiliyor. Balkanlar'daki etnik savaşları hiç değilse bu aşamada durduran, Çin'in Tayvan'ı zorla ele geçirmesine engel olan, Hindistan ile Pakistan arasında savaşı önleyen, Ortadoğu barış sürecini canlı tutan yine ABD.

***

21'inci asırda ne olacak? Bütün bir asrın seyrini önceden tahmin etmek çok zor. Yine de bazı saptamalar yapılabilir: Görünebilir bir istikbalde Amerika'nın öncülüğü sürecek. Avrupa'daki ve Japonya'daki demografik gerileme Amerika'da gözlenmeyecek. Rusya uzun süre istikrarlı bir siyasal yapıya kavuşmak ve tarihinde ilk defa ulus-devlet olabilmek mücadelesi içinde çırpınacak. Çin ve Hindistan olsa olsa ABD'nin hareket serbestisini bölgesel alanda kısıtlayacaklar. ABD'nin iç yapısı da bazı zaaflarına rağmen sağlam gözüküyor. Watergate ve Monicagate gibi buhranlar büyük olgunluk ve vakar içinde çözümlenebiliyor. Milenyuma geçişte hangi devlet başkanı ‘‘ilerisi için hayallerimiz bugüne kadar gerçekleştirdiklerimizi aşmalıdır’’ diyen Clinton kadar istikbali simgeliyordu? Aynı gece Yeltsin istifa ediyor ve yerine belki yetenekli, fakat ilham verici olmaktan çok uzak bir politikacı iç savaşın pençesindeki Rusya'nın kaderine hákim oluyordu.

Yazarın Tüm Yazıları