BU cümleyi ikinci kez kullanıyorum... Kartaca'nın ünlü komutanı Anibal'in bir sözü vardır: ‘‘Ya bir yol bulalım, ya da bir yol yapalım.’’
İşte dün Atatürk Olimpiyat Stadı'na giderken ne yol bulduk, ne de yol yaptık. 50 yıldır İstanbul'dayım, ilk kez İkitelli Köyü'nü gördüm. Gecekonduların içinden geçerken, dağları bayırları tırmandık. Kan ter içinde stada geldik. Bizlerle beraber bir halk ordusu aynı yoldaydı. Bir baba, 7-8 yaşlarında bir çocuğa ‘‘Görüyor musun, Galatasaray sevgisiyle neler çekiyoruz. İleride bunlar sana hatıra kalır’’ diyordu. Yollar böyleydi, ama Atatürk Olimpiyat Stadı kusursuz ve mükemmeldi.
Galatasaray, lige doğru yaklaşırken elinde bulunan malzemeleri, yerleşim planlarını uyguluyor, elinde bulunan en sağlam halkalarını oyun felsefesinin tatbikatını yaptırıyordu. Kimin nerede nasıl oynayacağını görüyor, alternatiferini düşünüyor, bir an evvel iskeletini kurmaya çalışıyor. Bu iskeletin en sağlam halkaları bana göre, kalede Mondragon,Ümit Davala,Berkant,Batista, Ergün, Felipe, Hasan Şaş. Bunlar Fatih Terim'in banko adamları. Ayrıca Fatih Terim, Hasan Şaş ile Baliç'i birlikte oynatmanın çarelerini arıyor. İkisi de aynı bölgenin adamı olduğu için zor durumda kalıyor.
TARAFTARA HAYRAN KALDIM
Dün ilk bölümde oynanan futbolda, topların Felipe'de toplanması, onun servis yapması mükemmeldi. Attığı topları, kritik noktalarda arkadaşlarıyla buluşturması harikaydı. Berkant, en fazla kaleye şut atma düşüncesinde olan kişiydi. Ondan sonra da Arif geliyordu.
Şimdi Fatih Terim kadroyu eline alacak, kafasındaki oyun kalıbına uyan kişileri yerleştirecek. Son olarak 79.000 seyircinin binbir zahmetle gelip, sevdikleri takımı görmek için eziyet çekmesine hayran kaldım. Onları gördükten sonra alkışlıyorum ve yanaklarından öpüyorum.