KOCA bir bölüm geçti, bu zaman dilimi içinde Galatasaray, Diyarbakır-spor'u rahatsız edecek pozisyonlar aradı, taradı, bulamadı.
Çünkü, atak hazırlama görevini üstlenen Volkan ve Batista bir türlü oyun kuramadı. Kuramadıkları gibi, oyuna ağırlıklarını da koyamadılar. Ne Bratu, ne de Sabri'nin koşu alanlarına bitirici toplar atabildiler. Bratu, sadece bir tane pozisyon buldu, o da defansın uzun topundan.
Sol kanatta sıkıntı yaşayan Galatasaray, bu bölgede Ayhan'ı görevlendirmişti. Ama o da buraya acemiydi. Hem sol kanadı, hem orta alanı kullanamadı. Çünkü, gerekli dayanıklılığa sahip değildi. Saha zemini kaygan tamam, haklı olabilirsin ama, bu durum iyi pas atmana engel olmamalı.
İkinci bölümde Fatih Terim, Batista ve Volkan'ı hücuma sürdü. Sonra baktı olmuyor, çare aramaya başladı.Önce Ayhan ile Volkan'ı çıkarıp, Cihan ile Ümit'i monte etti. Arkasından Batista'yı kenara alıp, Sabri'yi orta sahaya, Prates'i de sağ kanada çekti.
Karşılıklı restleştiler
Oyun öyle bir hale geldi ki, her iki takım da rakibinin açıklarını aradı durdu. Adeta birbirlerine rest çekiyorlardı. Atan kazanır misali... Ama o da olmadı.
G.Saray, Efes Cup'ta öyle güzel top oynadı ki, bütün bölümler çalıştı. Ama ben orada dedim ki, ‘‘Bunlar güzel de, Diyarbakır maçı ne olur?’’ Nitekim endişelerimizde haklı çıktık. Aynı oyun sahnede değildi. İlk maç olduğu için mi, yoksa stresten mi, onu bilemem. Ama, oradaki prova buraya yansımadı, bunu da anlayamadık. Dünkü maçta iki takım da kazanmayı hak etmedi. Pozisyonlar vardı ama öylesine...
G.Saray'da sadece Petre'yi beğendim. Hem top kesti, hem dedefanstaki Tamas ve Orhan'ın işini hafifletti.
Bundan sonra G.Saray, bu oyun kalıbıyla devam edecek. Ama, ‘‘Kaybedince de saygı duyulan bir takım olmalıyız’’ diyen Terim, ilk maçında umduğunu bulamadı.