GALATASARAY, karşısında yedi bela bir takım buldu. Metalist Kharkiv, tempolu, hırslı, alan daraltan ve sahanın her tarafını kontrol eden bir takım.
Galatasaray oyunun ilk bölümünde topa sahip olduğu vakit rahat nefes alıyordu. Olamayınca ayvayı yiyordu. Metalist Kharkivli oyuncular, Lincoln gibi topla haşır neşir olan futbolcuyu bile anında devre dışı bırakıyor, servis yapmasını engelliyorlardı. Lincoln ilk yarının son bölümlerinde çok iyi bir pozisyon yakaladı. Kalecinin darbesinde sendeledi, eğer düşmeyi tercih etse kesin penaltıydı. Ancak kendini bırakmayıp "golü atayım" dedi ama onu da başaramadı.
Meira orta sahada pas hataları yapınca, oyun Galatasaray adına daha tehlikeli hale geldi. İkinci bölümde teknik heyet herhalde ikazda bulundu ki, bütün toplar pas koordinesi halinde kullanıldı. Galatasaray takım oyunu oynayınca, Kharkiv’in dengesini bozar gibi oldu. Ancak dedik ya, rakip yedi bela.
Baros yalnız kaldı
Asla oyundan kopmadı, vazgeçmedi. Çapraz hücumlar yapıp, Galatasaray defansının dengesini bozdu. Başka takımlar gibi "deplasmandayım, geriye yaslanıp kontratağa çıkayım" düşüncesi hiç yoktu. Galatasaray bunu bekledi, ama rakip hiç öyle bir düşünceye kapılmadı. Adamların öyle bir fizik gücü var ki, bir tane bile hava topunu sektirmedi. Galatasaray bunu geç de olsa anladı ve yerden oynayıp verkaçlarla rakip kaleye akmaya çalıştı. Baros, ileride çok yalnız kaldı. Zaten rakibin üç tane çam ağacı gibi fizikli savunmacıları vardı. Baros birini geçse, diğerine takıldı. Hal böyle olunca da etkili olamadı, pozisyon bulmakta zorlandı. Skibbe, baktı ki, Baros defansı yaramayacak sahaya Ümit Karan’ı sürdü. Maç sonrasında Galatasaraylı futbolcular oynanan futbola ve rakibe ne derler merak ediyorum. Herhalde Kharkiv’i tebrik ederler. Ve sonunda Metalit Kharkiv maç sonu mücadele etmesinin karşılığını 78’de Servet’in hatası ile aldı. Servet Çetin’in hatasının faturasını hiç acımadan kestiler.