HEY gidi günler hey. Şuraya bak Galatasaray Fenerbahçe top oynuyor. Sahadakiler futbol oynamak yerine birbirini yiyorlar. Bu kadar adrenalini yüksek futbolcu topluluğu olur mu?
Bu nasıl profesyonelliktir. Bir de Türkiye’nin en büyük takımlarında oynuyorlar. Ne sakatlık var, ne de ağır bir faul. Ama sahada ahlayan vahlayan çok. Hakem Fırat Aydınus’ta işin kolayına gidip ufacık bir şeyde düdük çalıp, futbol oynanmasını engelledi. Yani bir yerde oyunculara koz verdi. Sahada futbolcuya dayalı bir yönetim gösterdi.
Şöyle bir derbide hem Galatasaraylı hem de Fenerbahçeli futbolcuların hepsi kral olacağım derdindeydi. Arda’sı, Baros’u, Semih’i, Emre’si.. Kısaca hepsi. Oyunun daha başlarında Arda, istediği yerde istediği topları Fenerbahçe alanında buldu. Eğer bu fırsatları değerlendirse, final hareketlerini başarıyla tamamlasa, oyuna damgasını vururdu. Ama Arda bunu başaramadı. Yani, maçtan önce her uzatılan mikrofona konuştuğu gibi, sahada ayakları yeteri kadar konuşamadı.
Kewell, ilk bölümde Roberto Carlos’u allak bullak etti. Kafasını karıştırdı, aslında Roberto Carlos’un saha içindeki tansiyonunu Avustralyalı yükseltti.
Gizli kahraman
Galatasaray’da gizli kahramanlarda vardı. Kim mi? 1.5 ay sonra sahalara dönmüş olmasına rağmen savunmada adeta aslan kesilen Mehmet Topal’dı. Ne Semih’e, ne de Guiza’ya yol verdi. Tebrik etmek lazım bu adamı.
Maçtan önce futbolcular ısınıyordu, yedeklerde bir köşede kendilerine bir kare kurmuşlar topla oynuyorlardı. Lincoln’e baktım, eli belinde onları seyrediyor. Sanki bir teknik adam gibi?
1 hafta herkes konuştu oynar mı, oynamaz mı diye papatya falı bile açtı. 60’da oyuna girdi, kurtarıcı olması beklendi. Ama nerede? Sahada yine varlığı ile yokluğu belli değildi.
Galatasaray’da Fenerbahçe’de artık öyle bir durumdaydı ki, "Kardeşim bizden bir cacık olmaz.Zaten şampiyonda olmaz. İşi idare edelim.Bu maçı böyle bitirelim"
Hem oynadıkları futbolla, hem de saha içindeki davranışlarıyla ikisi de hiçbir şeyi hak etmedi?