Yufkayı açarsınız, üstüne kaymağı sürersiniz, daha sonra da üstüne fıstık serpersiniz. Bu üçgen şeklinde olur. İşte G.Saray'ın ikinci golündeki oyun tarzı tarifini yaptığım şöbiyet tatlısı gibiydi. Hem göze hoş geldi, hem de damaklara tat verdi.
Maç başlıyor, Cimbom tempoyu yükselttikçe yükseltiyor. Orta alana hakim olmak istiyorlar. Aralarında üçgenler kuruyorlar. G.Antep ‘‘kısasa kısas’’ diyor, G.Saray bu kez kendini kanatlara veriyor. Antep ‘‘açmam, açtırmam’’ diyor, ama Ergün mükemmel bir kanat çalışması yapıyor, Ümit Karan'ın bitirici vuruşuyla Cimbom rahatlıyor.
G.Saray özlediğimiz futbolunu sergiliyordu. Capone ve Bülent Korkmaz'a hayran oldum. Dün sökülen yerlere yama yapan isimdi Bülent Korkmaz. Sol kanatta oynayan Ergün'ün zaman zaman boşalttığı alanı anında dolduruyordu. Sadece savunmada değil, hücumda da koşuyordu. Bravo Bülent.
Dün Sergen'i dikkatle izledim. Düşüncesini topa yansıtamadı. Topu bitirici yerlere atmak istiyor ama kısa kesiyordu. Pasları kısa kalınca da sinirleniyordu. Herhalde kafası karışıktı.
KALEYE DİKKAT
Ümit Karan'a da bravo. Hakikaten iyi şeyler yaptı. Diri olduğu zaman daha çok şeyler yapacak yapıya sahip. Berkant hiç oyundan düşmedi. Hem orta alanın işbirliğini yaptı, hem de hücumlara destek çıktı.
Kalesinde fazla bir pozisyon görmeyen Mondragon'a bir-iki lafım var. Daha ciddi olmalı. Defansın da ona yardımcı olması lazım. Mondragon'a geri pas verilirken hiçbir zaman sol ayağına top atmamalılar. Çünkü sol ayağı resmen tahta, topa vuramıyor. Bu maçta belki ciddi hata yapmadı ama öyle bir maçta yapar ki, ayıkla pirincin taşını.
Hakem Metin Tokat ve yardımcılarının mükemmel işbirliğini gördüm. Yan hakemin uyarılarına Tokat, ‘‘evet’’ diyordu. G.Saray'ın kaderi mi ne, ‘‘yağdır mevlam su’’ gibi her maçı yağmur altında ve ağır sahada oynuyor. Bu nedenle de her iki takımın oyuncuları da istemeyerek çeşitli hatalar yaptılar. Birinin ayağı kırılıyor, birinin kulağı kopuyor.