Paylaş
Kulübeler konuşuyor...
Futbolcular bağırıyor...
Kimi ufak bir darbe alıyor...
Sonra inlemeler, rol kesen kesene ...
Bu nasıl futbol?
Ujfalusi'nin topla, mücadeleyle ilgisi yok, hakeme çatan O...
Galatasaray, Beşiktaş'ı hapsetmiş. Beşiktaş, adeta hava alacak delik bulamadı.
Orta alanda Melo'nun idaresinde, Selcuk'un servisleri, Emre Çolak'ın ortaları, Ebue'nın İsmail'i adeta şaşkına çevirmesi...
Beşiktaş'ta ise Necip, Veli ve Ernst'in orta alanda top kazanma ısrarı, yersiz faullerin öne çıkmasına neden oldu...
Galatasaray, maçın başında Beşiktaş'ın alanına yerleşmişti, ilk bölümde bir şut var o da gol...
Daha sonra her iki takımda da başarısızlık korkusu sahaya yansıdı...
Nitekim Beşiktaş'ta psikolojik açıdan yorgunluk-bitkinlik-sinirlilik normaldi...
Galatasaray öne geçince, Carvalhal, Mustafa'yı sahaya sürdü. Bu kez Fatih Terim, "İkili hücumdan biraz geri adım atayım" dercesine Necati'yi oyundan aldı ve Riera ile devam etti...
Quaresma işine göre top oynuyor, "Ben çalım da atarım, topla dans da yaparım, geri fazla koşmam" dercesine sadece yapmak istediği şeyleri yapıyor.
Sahanın en iyilerinden Semih Kaya'nın, Quaresma'nın ortasında topu korner yerine kendi kalesine atması Galatasaray'ı bir anda yıktı.
Ancak Galatasaray, 'devam' kararını almıştı, Terim, Baros ve Aydın'ı sahaya sürdü...
Bu kez 6 futbolcuyla Beşiktaş yarı alanını parselledi, hele sağ kanat serbest bölgesiydi, akın akın akıyordu...
Almeida, rakibi fazla rahatsız etmiyor hele hele son dakikada yapılan ortayı gole çevirememesi...
Hemen ardından hızlı bir atak...
Sahanın en iyisi olan Selcuk, öyle bir pas attı ki, Elmander-Baros birbirlerinin üzerine çıktılar...
Hem de ne çıkmak, gol oldu...
Uzatmada gelen gol, bir tarafa hüzün yaşatırken, diğer yanda sevinç kulesi oluştu...
Yıllardır süren bu maçlar devam edecek, bugün ettiği gibi...
Paylaş