Seçmeler

ADAPAZARI yolunda gözüm bir ağacın üzerindeki tabelaya takıldı. "Seçmeler" yazıyordu. Stada geldim, tribündeki yerimi aldım. Bir tarafta Süper Lig’de artık misafir olan Sakaryaspor, öte yanda zirvede ezeli rakiplerini takibini sürdüren Galatasaray.

Maç başladı, izlemeye başladım. Sahaya baktım, baktım... Birden aklıma o ağacın üzerindeki yazı geldi. "Allah, allah" dedim içimdem... "Seçmeler acaba burada mı?" diyerek tekrar sahaya çevirdim gözlerimi.

Futbol adına bir şey yok. Ne topu alıp güzel bir hareket yapan, ne de oyun kalıbına uyan. "Seçmelere bak" dedim kendi kendime...

Mehmetler ortaya çıkmış. Güven olanı vuruyor, gol perdesini açıyor. Bu kez yine şansını deniyor. Ümit’e çarpan top filelerle buluşuyor. Üçüncüde bu kez sahnede Topal var. O da vuruyor, Ümit’e çarpıp yine gol oluyor. İşte bu kadar... Seçmelerde, hangi oyuncuyu seçeyim diye merak ediyorum. "Bunlar tanıdık, olmaz" diyorum.

Dikkat, adamını kaçırma

Adapazarı’nın sessiz gecesinde Mondragon kalesinden bağırıyor, "Dikkat... Adamını kaçırma. Pas ver. Bas, bas." Sahadaki oyunu seyrederken, bütün muhabbeti de dinliyoruz. Gol oluyor. Kenarda, Gerets fırlıyor ayağa. O da bağırıyor, seviniyor. Sanki, üst üste 5 pas yapmışlar. Kanatlardan rakip sahaya akmışlar ve mükemmel bir gol gelmiş. Nerede...

Sarı kırmızı forma altında ünlüler. Yeşil siyahlı forma altında ise geleceğin futbolcuları. Böyle bir maç. Sanki karpuz alıyorum, "Sağlam mı" diye de kontrol ederek. Seç bakalım...

Goller var. Ama tribünde, "Kim attı?" diye soruyor herkes birbirine. O vurdu, onun ayağına çarptı, o attı. O vurdu, ona değdi, gol oldu. Tiyatroya gitmeye hiç gerek yok. Gel de gülme...

Seçmelere gittim, seçmeleri izledim dün gece. Karpuzları da gördüm, kavunları da...
Yazarın Tüm Yazıları