Sarı-Kırmızı

Ben bu yaşıma geldim, böyle büyük derbilerde bu kadar sarı ile kırmızıyı hiç görmedim.

Hakem Ali Aydın kendisini otomatiğe bağlamıştı adeta. Bir yandan sarıyı, diğer yandan kırmızıyı çıkartıyordu. Bu kartları biri sanki cebine dikmişti.

Gelelim kartların durumuna... Emre'nin kırmızı kartı doğru. Batista'nın kafa atışına çıkan da doğru. Ama sen Hasan'a niye kırmızı kart gösteriyorsun Aydın?. Çocuk ayırmak istiyor ama sen yanlış anlıyorsun. Bülent herhalde hakeme bir şey söyledi ki, kırmızı kart gördü. Ali Aydın önceleri toleranslıydı. Sonra bir azdı ki sormayın gitsin.

DÖRT UNSUR

Lucescu
bir şeyi unutmuştu, cesurların yaşamaya hakkı vardı. Cesur olamazsan, oyunu da alamazsın. Bir tek adamla hücum edersen, rakibi bozamazsın, rakibi ürkütemezsin. Aslında Rumen hoca, sigortacı gibiydi. Capone, Emre, Bülent Korkmaz, Victoria ve hemen önüne Batista'yı koymuş. Sağda da Bülent Akın ve Hasan ile F.Bahçe'nin hücumlarını kırmak istiyordu. Arif'i de Ümit'in arkasına koyunca, orta sahayı kalabalık tutmak istemişti. Bu sigortayı sağlam yaparken, sigortayı attıran kişi vardı F.Bahçe'de o da Rapaiç'ti. Lucescu, her şeye önlem almaya çalışmıştı ama Rapaiç'e alamamıştı. F.Bahçe öyle ahım şahım futbol oynamadı aslında. Bir tek vuruşla işi bitirdi. Şayet G.Saray rakip alana gitmeyi düşünse, tezgahı orada kursa F.Bahçe'yi devirebilirdi. Ama Lucescu, takıma fren yaptırdı. Yaptırınca da F.Bahçe üstüne geldi. Aslında yanlış yaptı. 19.00-21.00 arasında bütün Türkiye bu maça kilitlendi. Nefeslerin tutulduğu, tarihe geçen bu yılın en büyük maçının 90 dakikasını ele aldığımızda 4 unsur öne çıktı. Skoru tayin eden Rapiç. Korkak Lucescu. Kırmızı kart enflasyonunu çıkaran Ali Aydın. Ve Şükrü Saracoğlu stadyumunun muhteşemliği.
Yazarın Tüm Yazıları