Milli Takım da modaya uyup yeniden yapılanma için ilk adımları attı.
Bu yapılanmada neleri yapabilir, neleri yapamaz diye şöyle bir baktığımızda işlerin hiç de iyi gitmediğini görürüz. Kargaşa, telaş, iki-üç pas zor... Hepsi bu kadar. Belirli bir oyun kalıbı yok. Yalnızca kaleci Rüştü'nün kullandığı uzun sersem toplarla gol aradılar. Çabukluk ile telaşı karıştırdılar.
Ay yıldızlı ekibimizde belirli bir oyun felsefesi göremedim. Işık aradım, bulamadım. Yenilerden göze batan bir futbolcu da yoktu. Kanatlar doğru dürüst çalışmadı, hücumda sıkıntı yaşadık. Hücum zenginliği yoktu. Verkaç teşebbüsü taradım, onu da bulamadım. Bulamayınca da Milli Takım'ın yeniden yapılanmasında işi şansa dansa bıraktım.
Danimarka zevk verdi
Rakip Danimarka'dan zevk aldım. Ayağa top, yüksek kanat ortaları, orta alan hakimiyeti, derin oyun, hücumda ve defansta çoğalma. Futbolun tüm güzelliklerini sergilediler. Her zaman olduğu gibi bizi kandıran, 40 yılda bir şut atmak, ‘‘ah ile vah ile geçti ömrüm’’ gibi oldu. Önce Şenol Güneş'in bu takımın oyun felsefesini, oyun kalıbını göstermesi gerekir. Gelişigüzel futbolla işimiz bir hayli zor olur. Alacağımız ufak tefek başarılar, tatlar, teselliden öteye gitmez. Top gelmeden düşünemezsin. Oyunda bir düzen yok. Oynuyorsun ama öylesine. Gol atarsan şansa, atmazsan dansa. Yani hep kandırmaca oyun.
Toraman’ı beğendim
Futbol oyununda öyle sahneler olmalı ki, alıp vereceksin, kombine ataklar yapacaksın, kademe yapacaksın. Orta sahada ağırlığını hissettireceksin. Hücumda da ortalığı sarsacaksın. Ben bunları görmeyince ilerisi için ne düşüneceğim ki? Onun için yeni düzenlenmiş takımın ilerisi için ben umutlu değilim. Olacağımı da sanmıyorum.
Defansın göbeğinde oynayan İbrahim Toraman'ı beğendim. Topu kullanmayı iyi biliyor. Boşa kürek çekmiyor. İspanya'da gururumuz olan Nihat Kahveci, çıkmaz sokakta yol arıyor. O yolu kullanmak istiyor ama zorlanıyor. İşte böyle bir oyun sahneleniyor.