BİR Porto takımı ki, kasırga gibi. Bir sağdan, bir soldan, bir ortadan vızır vızır gidiyorlar, Denizlispor defansını darmadağın ediyorlar.
Sanki ‘‘otoban fareleri’’. Birinci bölümde bu Porto'ya Denizlispor defansında Servet, Hakan Çimen ve kaleci Hainen‘‘dur’’ diyebiliyordu. Denizlispor'da orta alan yoktu. Ne Serdal, ne Ali Tandoğan, ne Roman iki pas yapabiliyor, ne de iyi yer tutabiliyorlardı. Yük defansa bindikçe biniyordu. Bu baskıya Denizlispor ancak bir devre dayanabildi. Yeşil siyahlıların gol hesabı da yalnız atılacak hava toplarıyla Ersen Martin'in kafasına bağlanıyordu. Ersen Martin böyle bir şansı da buldu. Belki oyun o anda dönebilirdi. Ama olmadı.
Denizlispor'dan ikinci bölümde ümitliydim. Ama Porto'da öyle adamlar vardı ki, Deco, Capucho, Paulo Ferrira, Jankauskas, Alenitchev hepsi kaliteli futbolculardı. Denizlispor ilk golü yiyince, lastik tamamen patladı. Goller sel gibi geldi.
Çabaladıkça battılar
Orta sahasında bir lider olmayan, oyun kuramayan Denizlispor, Porto karşısında birşey yapamazdı, yapamadı da. İlyas ki, tecrübeli bir futbolcu, topu kazandığında ne yapacağını şaşırıyor. Rakip ona top bile kullandırmıyordu. Oyun kuramayan Denizli, çabaladıkça batıyordu. Böyle enternasyonal maçlarda tecrübe çok önemli. Denizli buraya kadar geldi, ama Porto ile baş etmesi de imkansızdı. Çünkü iki takım arasında masa-sandalye farkı vardı.
Goller geldikçe kulübedeki teknik direktör Rıza Çalımbay ve ekibi maçın bitmesi için adeta dua ediyorlardı. Dedik ya, bu Porto ile başetmek kolay değildi. Denizlispor'un da kapasitesi bu kadardı. Ama bu kadar da gol yenmezdi, yememeliydi.
Denizlispor ilk yarıda gücünü harcadı, oyunun ikinci bölümünde tükenmişti. İki gün Porto'ya yağmur yağdı, dün yoktu. Ama Porto resmen bir sağanak gibi Denizlispor'un üstüne yağdı. Ve Denizlispor artık kupaya 4. turun ilk ayağında veda etti. Herşeye rağmen Denizlispor'a buraya kadar geldiği için teşekkürler.