Dün sözleşmeyi imzalayan hakkında methiyeler söylenen İliç’ten başlayalım yazıya. Futbol tabii ki, takım oyunudur. Bunun adaptasyonu var, antrenmansızlığı var, yani var da var.
Her şeye rağmen dikkatli izledim kendisini. Bir oyun kurucu mu diye. Vallah onu bugün göremedim. Bitirici ne top attı ne de mücadele etti. Bir usta futbolcu, idmansız da olsa, bir hareketle kendini belli eder. Bunları göremedim. Dedim ya üste yazdıklarım gibi nedenleri varsa yanılabilirim. Biraz zamana bırakalım. Futbol bilgisi var ama bunu tam anlamıyla sunmadı.
Sadece 2 pozisyon
Galatasaray savunmasında bir anlaşmazlık var. O bölgeyi yöneten Tomas ‘Çıkın’ diyor, bir kontratak geliyor ‘Hopp’ Galatasaray kalesine. Herhalde geçen sene Hagi’nin yaptırdığı ‘Önce öne çık, sonra oyuna gir’ felsefesinin alışkanlığında bir sürü saçmalıklar ortaya çıktı. Bir bölüm boyunca hücum adamlarına yalnız 2 tehlikeli top geldi. Birinde Zafer sol kanattan Sabri’ye verdi, birinde de Uğur,Hakan ağabeyine attı. Gerisi hiç.
Fırçayı yediler
İkinci bölümde herhalde mösyö Teknik Direktör Gerets’den fırça yediler ki, hareketli oynamaya başladılar. Pres ve savaşarak rakip alana yerleşme fazlalaştı. Ayrıca Altan, bu takımın jokeri gibi oynuyor. Nereye koyarsan koy, orada oynayacak beyne sahip. Zayıflığını, çabukluğunu ve hareketliliğini hep ön plana çıkardı. Tam bir profesör.