TÜM takımlar gibi Galatasaray da eğitim için Hollanda’ya geldi. Buradaki antrenmanlar devamlılık ve dayanıklılık üzerine kurulu.
Bu çalışmaların amacı futbolcuların vücutlarının tüm kısımlarını hazır hale getirmektir. Sabah-akşam bu işi yaparlar ve zorlu maraton için gereken yapının temellerini atarlar. Bu yorgunluk içinde birkaç tane de hazırlık maçı yaparlar. Teknik direktörler de bu karşılaşmaları izleyip, oyuncularını tanımaya çalışır.
Yazımızın bundan sonraki bölümünde "Galatasaray nasıl oynadı?" yerine, alt yapıdan yetişen fidanlarından bahsedeceğim.
Arda: Bu genç artık o kadar gelişmiş ki, zor bulunan defansın sağ kanadı için biçilmiş kaftan. 10 yıl bozdur bozdur harca.
Mehmet Güven:Gerets, ön libero arayışı içinde. İsmi Mehmet Güven değil de yabancı isim olsa "Aman ne şahane futbolcu" dersin. Mehmet Güven iyi top kullanıyor, iyi top kesiyor ve basit oynuyor. Tek eksiği var, fizik gücünün tam anlamıyla yerleşmemiş olması. Çabukluğu kazanıp, top gelmeden düşünce zenginliği yakalarsa ve biraz da ağırlığını atarsa o mevkinin adamı olur.
Aydın, Ribery gibi
Aydın: Geçen yıl Galatasaray şampiyonluğa gittiği için ara sıra sahneye çıktı. Rol aldığı bölümlerde de alkışlandı ve takımını ipten de aldı. Dün az bir bölüm oynadı ama tam oynadı. Şimdilerde çok aranan Ribery gibi bir futbolcu.
Uğur Erdoğan: Zayıf, ince. Arif Erdem’i anımsatıyor. Hareketli, çabuk ama tecrübesiz. Bu kadar çok hücum adamı olan Galatasaray’da şans bulur mu, belli olmaz.
Ferhat: Dinamik, sol ayağını iyi kullanan ve kademe anlayışını bilen bir futbolcu. Her pozisyonda da topa vurmasını biliyor.
Bir de oynatılmayan Oğuz Sabankay’ı idmanlarda izledim. Bana Emre Belözoğlu’nun ilk yıllarını hatırlattı. İşte Galatasaray’da böyle cevherler var. Artık bunu takımın içine serpiştirmesi de Gerets ve asistanlarının işi.