Hani bir deyim vardır, ‘‘Aç kurtaslana saldırır’’ diye. İşte öyle bir maç izledik. Antalya yaralı, yaşam savaşı veriyor. Aslan da hedefe gitmek için, rakibini yemek istiyordu.
Kıyasıya mücadele ediyordu, aslan ve kurt. Böyle bir savaş vardı, kurt ile arslan arasında. Antalya defansını sağlam tutuyor, geçit vermek istemiyordu. Sık sık kontratak yapıp, ‘‘bir gol atayım'' diye savaşıyordu. G.Saray ise, bir çorba gibiydi. Doğru dürüst oyun kalıbı içinde gözükmüyordu. Kimin ne yaptığı belli değildi. Hele hele Ümit Karan ile Arif birbirlerine nazire yaparcasına, hata üstüne hata yapıyorlardı. Pozisyonları harcıyorlardı.
Hasan Şaş, kendi kendine kavga ediyor. Kalabalığın içine giriyor. Salçaladıkça salçalıyordu. Hasan, kendine gel. Kendinle kavga etmekten vazgeç.
AĞLAMAK YOK II
Geçtiğimiz hafta yazmıştım, rakipler puan kaybediyor. ‘‘Ah şu maçı kaybetmeseydik'' diye futbolcular, kendi kendisini dövüyor. Şimdi aynı uçakla döneceğiz ve ben yine aynı şikayetleri dinleyeceğim. Olur mu? Sen koskoca G.Saray'sın. Son dakikalara geliyorsun, oyunu götürüyorsun, bir kademe hatasından, alacağın puanı yok ediyorsun. Ya biz anlatamıyoruz, ya siz anlamıyorsunuz.
Ben dün gece G.Saray'da bir tek adam gördüm. O da Batista'ydı. Arı gibi gidiyordu. Helal olsun bu çocuğa...
Artık bundan sonra her puan, aslanın ağzında. Küçük takım, büyük takım yok. Herkes ayakta kalmak istiyor. Ama benim anlayamadığım şey G.Saray gibi bir takımın, hırsından yoksun olması. En yakın rakibin puan kaybediyor. Sen onu değerlendiremiyorsun. Önümüzdeki haftalarda öyle bir trafik var ki, o trafikte yola devam etmen zor. Sen burada işi bitir arayı aç, rahatla. Ama olmadı. Ben de sizlere bunun önemini anlatamadım.
Son sözüm de şu, alacağın maçı alamadın. Farkı açamadın, uyarılara kulak asmadın; Gördün mü, gördün mü...