ÖNCELERİ iki takım birbirlerini boksör gibi şöyle bir yokladı. Sen ne yaparsın Ben ne yaparım diye tartıya çıkmışlardı sanki.
Lokomotif G.Saray'ın Rusya'da oynadğı tek santrforlu düzende Obiharow'u hücum bölgesinde yalnız bırakmıştı. İşi garantiye almak istiyordu.
G.Saray'da yanlış paslar, rakibe toslamalar başladı. Yalnız Baliç'in ortalarıyla gol aradı G.Saray. Ama kimse yerinde yoktu. Ne Christian, ne de Arif ilk bölümde etkili olabildiler. İkinci bölümde ne olacak diye merak ediyordum.
Galatasaray'da orta alan kurgusu yoktu. Çünkü oyunu yönlendirecek lider de sahada değildi. Hasbel kader gol arıyordu. Sonra Felipe oyuna girdi. Yapma Hocam. Bu adamın futbolunu biliyorsun. Bu adama sen de hayransın. Attığı topları biliyorsun. Böyle bir lideri oynatmamana hayret ettim. Bu adam bu işin piri. Kızabilirsin ama ondan vezgeçemezsin. Elinde böyle biri ikinci oyun lideri yok.
Nefes alamadılar
İkinci yarıda oyuna giren Hasan'a da bir çift lafım olacak. Felipe o topu atmasa senin atacağın da gol yoktu. Çünkü bir hırsla oyuna girdin. Bir telaş içindeydin. Neden yedek bırakıldığının isyanını yaşıyordun.
Galatasaray'ın bu maçı en az berabere bitirmesi gerekirdi. Ama olmadı, Çünkü hücümdaki silahların ateşi yoktu. Orta sahadaki beyin de gecikmeli oyuna girdi. Galatasaray'daki hücum adamları Christian ve Pinto hiçbir zaman rakibin arkasına kaçmadı. Kaçmayınca da istenilen topları alıp pozisyonları yaratamadılar. Çok koşan ve orta sahayı parselleyen Lokomotif, işini iyi gördü. Alanları daralttılar ve Galatasaray'ın pas yapmasına engel oldular. Hal böyle olunca da Galatasaray, nefes alacak delik bile bulamadı. Bulamayınca da kendi kendisi sahada yiyip bitirdi. Hem kendileriyle hem topla kavga edince de kaçılmaz son geldi.
Bu arada ben böyle önemli bir maçta bu kadar tecrübesiz ve kötü bir hakam de hiç görmedim.